Sayı 15 / Din

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.

Sözün düşüşü ve imajların yükselişi, insanın hakikat ve anlam arayışını kökünden baltalayan bir süreç olarak postmodernizmin hakikati ve anlamı reddeden onun yerine yorumları koyan yapısıyla birebir örtüşmektedir. Böylelikle imajların yeni medya vasıtasıyla daha da yaygınlaşması ve gündelik hayatı adeta istila etmesi mümkün olabilmiştir.

Luckmann ve (genç) Berger’in “dinin, asıl ait olduğu yer olan, özel alana ötelendiği” tespitini eleştiren Dobbelaere, bu yaklaşımın kökeninde pozitivist Aydınlanma düşüncesinin kamusal ve özel alan ayrımının ve dinin de özel alana ait olduğu şeklindeki ön kabulün yattığına dikkat çekmektedir.

Türk Sineması’nda da toplumun temel kimlik ve kültür unsurlarından biri olan din ve dini öğeler (özellikle İslamiyet), sıkça konu edinilmiş, işlenmiş; sinemacıların ve iktidarların bakış açıları doğrultusunda topluma sunulmuştur.

Namazın nasıl kılındığını tam olarak bilmeyen Mustafa; secdeyi, selam vermeyi ve namazın sonunda okunan duada nasıl hareket etmesi gerektiğini bilmektedir. Secdeye yönelir ve bu harekette Allah’ın onu her açıdan gördüğünü düşünerek rahatsız olur. Daha sonra sırt üstü dönerek köprü hareketi yapar ve bu hareketi ile bu dünya ve öteki dünya arasında bağ kurduğunu düşünür.

Postmodern toplumda din ve maneviyatı daha iyi etüt edebilmek için, modern insanın hareket tarzında iz bırakan, ideal düşünme biçimleri olarak görülen ve temelini “aydınlanma”dan alan düşünce okulları mercek altına alınmalıdır. Hümanizm, liberalizm, feminizm, mistisizm, sosyalizm bunlardan bazıları.

Yeni dini hareketlerin, araştırmacıları temelde 4 ana gruba ayıracak şekilde tartışma kaynağı olduğu söylenebilir: 1) bu hareketlere sosyal ve/veya psikolojik sapmalar olarak bakanlar, 2) bu hareketleri sosyal veya kültürel teşkilatlar olarak ele alanlar, 3) samimi dini tecrübeler olarak inceleyenler ve 4) sahte inançlar veya hakikat arayışına karıştırılmış şeytani yapılanmalar olarak ilan edenler.

1910 yılında yayımlanan “Medaris-i İlmiyye Nizamnamesi” ve ardından 1914 yılında yayımlanan “Islah-ı Medaris Nizamnamesi” vasıtasıyla medreselere yeni bir çehre verilmek istenmiştir. Buradaki en büyük yenilik, “akli” ilimlerin yeniden müfredata dahil edilmesidir. Hatta Batı dilleri ve resim gibi dersler de programa dahil edilmiştir.

Kesp bizim tarihimizde önemli bir kavramdır. Kesp, bir insanın bütün kapasitesini, emeğini, bilgisini, becerisini, gücünü kullanarak onun sonucunda elde ettiği katma değerdir. Siz bunu ister bir insan için ister bir işletme için söyleyin veya bütün toplum için söyleyin. Kesp ettiği vardır. Yani demek istediği şey, ne kadar fazla kesp edersen o kadar iyi anlamı çıkıyor.

Halkın, yetkili kişi ve kurumlardan fetva talep etmesi günümüz insanının hayatında dinin hala merkezi bir rol oynadığını göstermektedir. Dolayısıyla bugün karşılaştığımız sorun, dini kaygıların yok olmasından ziyade, ilim adamlarının halkın gerçek, pratik ve çoğu zaman acil soru(n)larına doyurucu çözümler sunamaması gibi görünmektedir.

İnternetten önce kişiyle din arasındaki temel aktörler başta dini yayınlar ikinci olarak da dini kişilikler, araştırmacılar ve nasihatçilerdi. Dolayısıyla gençliğin dini tutumu söz konusu olduğunda parametreleri bunlar belirliyordu. Söz konusu süreci üç parametre ekseninde değerlendirmek mümkündür.

Çevrim içi danışmanlık, bazı yönleriyle “internet tinselliği” denilen duruma işaret etmektedir. İnternet içerikleri gittikçe daha fazla din, maneviyat, tinsellik, metafizik, rüya, bilinç deneyimi, dua, parapsikoloji gibi olgulara dair tasvir, direktif ve içeriklerle dolmaktadır.

Transhümanizmin de sözü edilen dinî geleneklere benzer şekilde insanlığı felaha ulaştıracağını iddia ettiği birtakım hedef ve ya da vaatleri ortaya koyuyor olması, onu dinsel içerikli “tekno-eskatolojik” bir hareket olarak değerlendirmeyi zorunlu kılıyor gibi görünmektedir.

Doğası ve tanımı gereği toplumun dinle ilişkisini, tek bir boyutu ile ya da tek bir kavram ile açıklamaya çalışmak, meseleyi yanlış anlamaya götürür… Karşımızda çok unsurlu, katmanlı ve aktörlü bir yapı var. Artık din meselesi de sadece inanç meselesi olmanın ötesinde bir şey. Dini etkileyen dinamikler olarak sadece gönlümüz ve inancımız yok.

Mezhep kimliğinin üzerinde kurulduğu dört sütun şunlardır: Bir dizi dini hakikat etrafında örgütlenen Doktrin boyutu, Yerel veya bölgesel ölçekte kendisini gösteren Ulus altı boyut, Devlet seviyesinde ve ulus kimliğin yansıtıldığı prizma olarak ulusal boyut, jeo-stratejik rekabet, uluslararası veya ulus aşırı dayanışma ve uluslararası ilişkilerin bir prizması olarak ulus-aşırı boyut



Toplam: 27 |  Gösterilen: 1 - 20 1 2 >>>