Güncelleme: 11 Ağustos 2016

  • Paylaş
adalet ve ahlâk
el terazisi
adalet ve ahlâk

“Ahlâk” ve “genel ahlâk” kavramları, hukuk terminolojisinde farklı anlamları karşılar. Ahlâk, kişinin vicdanı, sübjektif-ferdî anlayışını ifade ederken idare hukukunun bir terimi olan “genel ahlâk” terimi aynen menfaat-kamu menfaati (kamu yararı), düzen-kamu düzeni gibi ikililer arasındaki derin fark gibi bir anlam farkını içerir.

Adalet ve Ahlâk`ın Ontolojik Kardeşliği

İlk bakışta “adalet ve ahlâk” kavramlarıyla veya daha genel olarak “hukuk ve ahlâk” arasında birebir ayniyet veya sıkı ilişki kurmak, hukuk bilimiyle ilgili olmayanlar için uzak bir bağlantı girişimi denemesi olarak görülebilir. Toplumdaki ilişkileri düzenleyen “sosyal düzen kuralları”, hukuk, ahlâk ve görgü kuralları olarak “hukuk başlangıcı” veya “hukuka giriş” kitaplarında anlatılır. Hukuk fakültesinden mezun olanlar, ahlâk kuralları ve hukuk kuralları arasındaki farklılığı uzun uzadıya anlatan bu kitapların temel bir hatasından payını almaktadır. Bu hata, birkaç cümleyle özetlenebilecek kadar basittir aslında. Buna göre, hukuk ve ahlâk birbirinden bütünüyle ayrı alanları düzenleyen ve yaptırım güçleri bakımından birbirinden tamamen ayrılan, biri insanın iç dünyasını, diğeri ise dış dünyayı düzenleyen kurallar olarak tanımlanır. Bu yaklaşımı özetle bu şekilde toparlamak mümkün. Bu belirlemeler kısmen doğru tespitleri içerse de, bu ayrım zannedildiği kadar kolay ve keskin değildir. Bu temel belirlemelerden sonra, toplumun geneline hakim olması gereken “hukuk” ile “ahlâk” arasında aslında sadece lunduğunu söylemek gerekir.

Bir ahlâk kuralı, eğer hukuk kuralına dönüşmüş ise, artık o kuralı bir ahlâk kuralı değil, sadece bir “hukuk kuralı” olarak kabul etmek mantıklıdır. Bir hukuk normuna dönüşmüş olan ahlâk kuralları, mesela hırsızlık yapmama veya “ana-babaya bakma yükümlülüğü” hem ahlâk hem de hukuk tarafından aynı anda düzenlenen kurallardır. Hırsızlık, usulsüzlük, yolsuzluk, çevreye rahatsızlık verme, yalan söyleme, hakaretamiz ve kaba bir dil kullanma, zayıfları ezme, ensest, güçlülere yaltaklanma, görevini savsaklama, teşhircilik (exhibitionism) gibi fiil ve davranışların tamamı ahlâka aykırı olarak adlandırılabilse de bunlardan sadece bir kısmı, hukuk düzeni tarafından hukuka aykırı görülerek “suç” veya “kabahat” (misdemeanour) olarak kabul edilir. Bir başka ifadeyle, hukukun bütün ahlâk kurallarını kapsama gibi bir derdi yoktur.

(...)



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

türk tipi bir oksimoron örneği olarak iş ahl kı

Dinî kültürümüzün omurgasını oluşturan İslâmî geleneğin dokunulmazlık kazanacak şekilde kutsanması ve eleştiri karşısında gelişim imkanını kapatan savunmacı yaklaşım da, modern iktisadî düzen içerisinde yaşayan Müslümanın, ahlâkî ikilemler yaşamasına sebep olmaktadır.

ahl k açıdan karl polanyi nin iktisat anlayışı

“Serbest piyasa ekonomisi toplumun insani ve doğal özünü yok etmeden yaşayamaz ve insanı fiziksel olarak yıpratacağı gibi çevreyi de çöle çevirir”. -Karl Polanyi

seküler bir ahl k kurma çabası olarak sosyoloji

Durkheim, göreneğin uzak bir geçmişten beri yapılageldiği için aşina bir davranış şekli olmanın yanı sıra, aynı zamanda toplumun bütün üyelerine kendisi ile mutabakatı bir mecburiyet olarak dayatan normatif bir iktidar olarak da tanımlanabileceğinin altını çizmektedir.

ismail kara ile röportaj pratik ahl k üzerine

"Ahlâk meselesinde Nurettin Topçu istisnai bir yerde duruyor."

adalet ve ahl k

“Ahlâk” ve “genel ahlâk” kavramları, hukuk terminolojisinde farklı anlamları karşılar. Ahlâk, kişinin vicdanı, sübjektif-ferdî anlayışını ifade ederken idare hukukunun bir terimi olan “genel ahlâk” terimi aynen menfaat-kamu menfaati (kamu yararı), düzen-kamu düzeni gibi ikililer arasındaki derin fark gibi bir anlam farkını içerir.

siyaset ve ahl k

Toplumsal ve siyasal yaşamda ahlâkî değerlerden sapma yozlaşma kavramı ile ifade edilmektedir. Toplumsal ve siyasî yozlaşma birbirini besleyen süreçlerdir. Toplumun aynası olan siyasetteki yozlaşma, toplumun ahlâkî değerlerindeki yozlaşmanın sonucudur.


En Çok Okunanlar