18 Nisan 2021

  • Paylaş
iktidar-müzik ilişkisi: “türkiye’de devletçi gelenek ve müzik” kitabı üzerine bir değerlendirme

Kültür ve sanat politikaları, toplumsal düşünce, inanç, değerler ve davranışların izdüşümü olup, siyasal hayatın yönlendiricisi konumundadır. Bu noktada iktidar tarafından gerçekleştirilmek istenen siyasal mühendisliğin vazgeçilmez unsurlarından biridir.

Kültür ve sanat politikaları, toplumsal düşünce, inanç, değerler ve davranışların izdüşümü olup, siyasal hayatın yönlendiricisi konumundadır. Bu noktada iktidar tarafından gerçekleştirilmek istenen siyasal mühendisliğin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Türkiye özelinden baktığımızda, farklı kültür ve medeniyetlerle temas, Türk toplumunun kültürel yapısında ve sanat anlayışında çeşitlilikler ve zenginliklerin olmasına zemin hazırlamıştır. Bu zeminin hafıza kodları, siyasal ve toplumsal sistemin nasıl anlaşıldığına dair sinir uçlarını da barındırmaktadır.

Bu çalışmada, Prof. Dr. Şenol Durgun’un kaleme aldığı “Türkiye’de Devletçi Gelenek ve Müzik” kitabı, iktidar – müzik ilişkisi bağlamında ele alınacaktır. Şenol Durgun, kitabında kültür politikalarının şekillenmesinde iktidar – müzik ilişkisinin hangi konuma oturduğu ve nasıl bir işleve sahip olduğu sorularına cevap aramıştır. Ayrıca Türk devlet anlayışında gelenek olarak devam eden kodlar ile değişen paradigma arasında müziğin hem kültür politikalarında hem de halk nezdinde yerine ve önemine dikkat çekmiştir.

Kitap dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde devletçi geleneğin kadim kodlarına yer verilirken, modernleşme süreciyle beraber bu kodların aynı kalan yönleriyle değişen noktalarının altı çizilmiştir. Bu noktada Türk devlet geleneğinde devletçi yapının değişimi, cumhuriyet dönemi de ele alınarak değerlendirilmiştir. İkinci bölümde ise, Türk müziğinde değişim süreci dönemsel olarak değerlendirilmiş, Osmanlı ve Cumhuriyet modernleşmesi bağlamında kırılan fay hatlarının zihinsel ve kurumsal çıktıları incelenmiştir. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde cumhuriyet döneminde resmî ideolojiye alternatif olarak neşvünema bulan müzik türlerine yer verilerek bu türlerin sosyolojik ve siyasi tahlilleri yapılmıştır.

Durgun, eserinde Türk müziğinin teknik özelliklerinden ziyade sosyo-politik, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yönlerini değerlendirmeye tabi tutmuştur. Bu cihet ve yönelim, çalışmanın da esaslarını tayin etmiştir. Çalışmada Şenol Durgun’un kitabında çizdiği rotaya ve belirlediği konsepte sadık kalınmıştır. Bu bağlamda kavram, dönem ve olay okumaları ve örgüsü kitabın temel varsayımları doğrultusunda incelenmiş, çalışmanın bölümleri bu doğrultuda hazırlanmıştır.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 



İlgili Konular iktidar müzik
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar