18 Nisan 2021

  • Paylaş
siyasal iktidarın ekonomi politiği

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

1. Ekonomi ve Siyasi İktidar

"Asıl olan ekonomidir, gerisi teferruat” ifadesi Bill Clinton’ın 1992’de George H. W. Bush’a karşı başkanlık kampanyasında ortaya atılmış bir slogandır. Bu ifade o günden bugüne tüm dünyadaki politik söylemlerin tepesinde yer almaktadır (Z. Bauman)

1.1. Ekonominin tanımı, kapsamı ve amacları

Yunancada hane (oikos) ve nemein (idare etmek) anlamına gelen ekonomi (oikonomia) kıt olan üretim faktörleri (emek, sermaye, toprak, girişimci ve teknoloji) ile sonsuz ihtiyaçların etkin bir bicimde karşılanmasıdır. Ekonomi biliminin ortaya çıkış nedeni kaynakların kıt; buna rağmen ihtiyaçların sayılamayacak kadar çokluğudur. Kaynakların yetersiz oluşu tercih sorununu ortaya çıkarır. Bu tercih bireyler için geçerli olduğu gibi bütçe imkanları ölçüsünde üreten, harcama yapan ve gelir toplayan bir birim olarak kamu kesimi için de geçerlidir. Bu yönüyle ekonomiyi özel ekonomi ve kamu ekonomisi olarak sınıflandırmak mümkün. Temel amacı karı maksimum yapmak olan özel ekonomi tek başına sosyal refahı sağlayamadığı (piyasa başarısızlığı) için kamu ekonomisinin gerekliliği ortaya çıktı.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar