08 Mart 2022

  • Paylaş
kitap değerlendirme "faiz meselesi: tarihte örnek uygulamalar"

“Yahudilerin faizli borç ilişkilerindeki başarısı ise toplumların gelir adaletsizliğini artırdığı ve yoksulluğa sebep olduğu için birçok devlet tarafından iyi karşılanmaz fakat tüm bu etkenler, Yahudilerin finansal başarısını etkilemez.”

Faiz kavramı modern dönemin en önemli ekonomi politika araçlarından biridir. Her geçen gün daha da önem kazanan gelir dağılımı adaletsizliği, faizden bağımsız düşünülebilecek bir olgu değildir. Yaklaşık her 10 yılda bir yaşanan finansal krizler, faizli borç ilişkilerinin geri ödenmesi aşamasında ortaya çıkan problemlerin bir sonucu olarak hayatımıza girer. Krizlerin en büyük çıktısı ise gelir dağılımı adaletsizliğini derinleştiren yapılarıdır. Faizin büyük etkenlerden biri olduğu finansal krizler artık yaşandığı yerel bölgeleri aşarak küresel bir boyut kazanmıştır. Bu küresel boyut faizin kurumsal bir yapı kazandığına dair önemli veriler sunmaktadır. Burada akla gelen ilk sorulardan biri, faizin nasıl bu kadar hayatın derinliklerine dahil olduğudur. Faiz, modern dönemin olduğu kadar insanlık tarihinin de önemli problemlerinden biridir. Faizi iktisadi ve sosyal olarak farklı boyutlarda ele almak, kavramın gelişimi ve dönüşümünü daha iyi açıklayacaktır.

William Goetzmann, Money Changes Everything adlı kitabında faiz fikrinin insan zihnindeki oluşumuna dair bir öngörü sunar. Bu öngörü madeni paralar hayata dahil olmadan önce insanların değişim aracı olarak inek, kuzu, arpa, buğday gibi araçları kullandığı ve bu araçların doğum gibi doğal yöntemlerle çoğalabilme özelliğine sahip olması üzerine kurgulanır. İnsanlar borç ilişkilerinde belirli bir vade sonunda borçların geri ödenmesinde -borç olarak verdikleri araçlar doğum yoluyla çoğaldıkları için- verdiklerinden daha fazlasını geri almış olacaklardır. Yani  bir inek borç olarak verildiğinde bir sonraki yıl doğal yollarla üreyecekve birden fazla inek olacaktır. Bu durumda borç alan kişi borcunu ödediğinde borç verenin hak sahipliği vasfını koruyarak daha fazla inek geri vererek borcunu ödemiş olacaktır. Bu durumda borç alan kişi geri ödemede kendi varlığından bir şey kaybetmeyecek ve borç veren kişi ise verdiğinden fazlasını almış olacaktır. Bu sürece bakıldığında hem borç alanın hem de borç verenin kazandığı bir sistemin varlığı göze çarpar. Paranın evrim süreci, beraberinde borç ilişkilerinin ve faiz kavramının şekillenmesine de katkı sağlar. Ekonomik araçlar toplumların ortak standartlar oluşturmaya başlaması ve ticaret merkezleri kurmasıyla birlikte bireysel bir ekonomik aktivite olmaktan öte bir piyasa aracı olarak kendine yer bulur. Faiz kavramı da piyasanın getirdiği değişimlerden etkilenerek toplumların tarihinde önemli sosyal sorunlara yol açacak bir dönüşüme uğrar. Değişim aracı olarak hayvan ve bitkilerin yerine gümüş vb. metallerin kullanımıyla faiz kavramı sosyal bir boyut kazanır. Daha önce borca konu olan değişim aracı doğal yollarla üreyebiliyorken metallerin bu tür bir eyleme imkan tanımayan formları gereği ekonomik işlem sırasında bir adaletsizlik meydana gelir. Borç veren kişi daha önceki ödeme araçlarında, hep verdiğinden fazlasını aldığı için değişim aracı metal paralar olduğunda da yine verdiğinden fazlasını talep edecektir. Borç alan kişi ise geri ödemede talep edilen fazlayı verdiğinde kendi varlığından eksilterek verecektir. Bu durum borç verenin kazandığı fakat borç alanın kaybettiği bir adaletsizliğe yol açacaktır. Faiz kavramının zihinsel düzeyde oluşumunu ve sosyal dönüşümünü anlamada faiz fikrinin oluşumuna dair bu öngörü, önemli bir temel oluşturur.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Piyasa" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Yaşar Hoca 24 saati dolu dolu yaşayan biriydi. Gece 11-12’de internetten canlı eğitimler verip, yatırımcılarla sohbetler yapıp, sabah 5’te internet sitesine yorumlarını ekleyip, 8’de ofiste olmak, ben hiçbir zaman alışamasam da, onun için normaldi. Ya da gece 3-4 gibi yorumlarını, yazılarını tamamlayıp sabah 7-8 gibi TV’lerde yorum yapmak. Bunların çoğunun maddi bir getirisi de yoktu.

Bağlam olarak yazarın, kitap içeriğinde önce ekonominin dengelerini anlatıp sonra ekonomik krizleri anlatması, kitabı daha da anlaşılır hale getiriyor. Böylelikle okuyucu olaylara geniş bir perspektiften bakabilme imkanı buluyor.

“Yahudilerin faizli borç ilişkilerindeki başarısı ise toplumların gelir adaletsizliğini artırdığı ve yoksulluğa sebep olduğu için birçok devlet tarafından iyi karşılanmaz fakat tüm bu etkenler, Yahudilerin finansal başarısını etkilemez.”

Ahmet Midhat Efendi, 1890’da kaleme aldığı Müşahedat romanında, önce İstanbul’un sebze halindeki esnafının tek tek nasıl kuruşlandığını tasvir eder; sonra bize büyük bir girişimci portresi çizer. Seyit Mehmet Numan, para şöyle dursun, kredi kavramını bile ete kemiğe büründürmüş ender Osmanlılardan biridir.

Piyasanın egemenliği neoliberal söyleme teslim olmuş dünyamızda neredeyse aksi düşünülemez ve geri döndürülemez bir süreç gibi görünüyor. Bu haldeyken piyasanın yeniden bir ahlâki pusulaya ihtiyacı olduğu ortada.

Kendi içindeki olanca farklılığına rağmen bütün teolojik sistemlerin tepe noktasında Tanrı yer alır, bu o sistemin kutsalını belirtir. Ekonominin tepe noktasında ise Piyasa vardı. Cox, Piyasa kelimesi kasıtlı olarak büyük harfle yazar; amacı “bu kelimenin sahip olduğu gizeme ve iş adamları arasındaki saygınlığına” işaret etmektir.


En Çok Okunanlar