18 Nisan 2021

  • Paylaş
iktidarın temel öznesi olarak modern devlet: tilly ile bourdieu’nun kavrayışlarının kritik edilmesi

İki ismin ortak çabası devleti zamansal ilişkilerin nedensel ilişki olduğu zannıyla açıklayan kuramlara, kavrayışlara ve izahlara karşı çıkarak kendi özgül ve çok katmanlı kuramlarını ortaya koymaktır. Modern Devlet olgusu kanaatimizce ancak Tilly ve Bourdieu birlikte anlaşıldığında kavranılmaya müsait hale gelmektedir.

“Yerden göğe küp dizseler

Birbirine bend etseler

Altından birin çekseler

Seyreyle sen gümbürtüyü”

Çalışmamızda Charles Tilly’nin ve Pierre Bourdieu’nun devlet olgusunu anlama ve açıklama gayretleri konu edilmiştir. Tilly ve Bourdieu, devleti tarihsel sosyoloji perspektifiyle ele alan yazarlardır ve bu durum gayretlerinin birlikte kritik edilmesine müsait bir zemin oluşturmaktadır. Tilly dışarıdan içeriye yönelen bir mahiyette; Bourdieu ise içerden dışarıya yönelen bir mahiyette devletin oluşum sürecini incelemiş ve izah etmiştir. Bu sebeple iki ismin birlikte incelenmesi esasında devlet olgusunun oluşumunun dışarıdan içeriye ve içerden dışarıya boyutlarının anlaşılarak şamil bir kavrayışa ulaşılmasına hizmet etmektedir. R. Cox’un işaret ettiği üzere “her teori birileri ve bazı amaçlar içindir” önermesinin akılda tutularak okunulması gereken bu iki yazar, çalışmalarını zaman ve mekân bağlamında inşa etmiş olmaları ve mukayeseli yoruma ağırlık vermeleri sebebiyle modern devletin formu, araçları ve eylemleri üçgeninin anlaşılması adına büyük önem arz etmektedirler. 17. yüzyılın ilk yarısında Batı Avrupa’da ortaya çıkan ve geçen üç yüz yıllık sürede fiziki dünyanın tamamına yayılan Modern Devlet’in birçok formu bulunmaktadır. Demokratik kurumların yaygın olduğu ve işlediği ülkelerden yönetimin oligarkların elinde olduğu ülkelere kadar var olan yegâne devlet formu, kökleri Westphalia Anlaşmalarına kadar dayanan Batı Avrupa devlet formudur. Bizce bu formun içeriden dışarıya ve dışarıdan içeriye doğru tahlillerinin anlaşılması, ulusal ve uluslararası politikaların anlaşılmasına hizmet edecektir.

Kritik, Tilly’nin “Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu”1 ile Bourdieu’nun “Devlet Üzerine”2 kitapları üzerine inşa edilmiştir. Tilly’nin devlet olgusunu açıklamak amacına matuf olarak yazdığı kitabındaki görüşler ile Bourdieu’nun sözlü aktarım esaslarına göre düzenlenmiş derslerinin metinleştirilmesiyle oluşmuş kitabındaki görüşlerin ortaya konması ve kıyas edilerek kritiğe tabii tutulması zor bir eylemdir. Zira Tilly, yazmış olmasının verdiği bütünlüğe ve Bourdieu, konuşmuş olmasının verdiği dağınıklığa sahiptir. Mevzubahis durum en baştan yazarlar arasında okuyucunun bilerek veya bilmeyerek Tilly’e yönelmesine neden olmaktadır. Ancak iki ismin ortak çabası devleti zamansal ilişkilerin nedensel ilişki olduğu zannıyla açıklayan kuramlara, kavrayışlara ve izahlara karşı çıkarak kendi özgül ve çok katmanlı kuramlarını ortaya koymaktır. Modern Devlet olgusu kanaatimizce ancak Tilly ve Bourdieu birlikte anlaşıldığında kavranılmaya müsait hale gelmektedir. Zira ikisinin ortaya koydukları kuramlar, modern devletin fiziksel/maddi/şeyler dünyasındaki ve soyut/manevi/zihin dünyasındaki varlıklarını ortaya koyma kudretini haizdirler.

1Charles Tilly, Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu, Çev. Kudret Emiroğlu (İstanbul: İmge Kitabevi, 2001).

2 Pierre Bourdieu, Devlet Üzerine, 2. Bs., Çev. Aslı Sümer (İstanbul: İletişim Yayınları, 2016).

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar