Semra Ağaç SUCU

Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları ile kıyaslandığında sosyal medyanın “kamusal alan” potansiyeli taşıdığı söylenebilir; ancak hiçbir tesir ve yönlendirme olmaksızın insanları kendiliğinden örgütleyecek güçte olup olmadığı tartışmalıdır. Sosyal medyadaki örgütlenme ne kadar kendiliğinden ne kadar manipülatif?

Dijitalleşme ile birlikte aileyi bir araya getiren dinsel ritüeller de sekteye uğramaktadır. Dijitalleşmenin kutsal değerler üzerinde uyguladığı baskı nedeniyle ailevi dayanışma giderek zayıflamaktadır. Bugün gençler, fiziki mekândan kopuk bir şekilde siber evrende evsiz ve sanal bir varlık olarak yaşamaktadır.

Çevrim içi danışmanlık, bazı yönleriyle “internet tinselliği” denilen duruma işaret etmektedir. İnternet içerikleri gittikçe daha fazla din, maneviyat, tinsellik, metafizik, rüya, bilinç deneyimi, dua, parapsikoloji gibi olgulara dair tasvir, direktif ve içeriklerle dolmaktadır.

“Harcıâlemleştirme; bir kişinin tekelinde olanın iki ya da daha çok kişinin kılınmasıdır.”1 Bu tanımın işaret ettiği “mübadele”, esas itibariyle Pazar’ın işlevidir. Bir mübadele alanı olan Pazar yeri, üretim ve tüketim ilişkilerini belirlerken bir yandan da bu ilişkiler üzerinden toplumsal yapıyı ve yaşam biçimini şekillendirir.

değerler hiyerarşisi bağlamında etik ve ahl k

“Etik”, bireyin belli bir durumda ifade etmek istediği değerlerle ilgiliyken; “ahlâk”. bu değerlerin uygulamasıyla ilgilenmektedir. Bir başka ifadeyle; etik usûl veya biçim, ahlâk ise esas ya da içerik ile ilgilidir.

İlmi çalışmaları ile birlikte tercüme işini büyük bir titizlik ve disiplinle sürdüren Erol Güngör’ün kendi tabiriyle “bir feragat işi” olarak gördüğü mütercimlik, onun hayatında neden bu kadar merkezi bir yer tutmuştur? Tercümenin “kimlik” ve “dil” ile olan irtibatı nedeniyle Güngör bu feragat işini, bir mükellefiyet olarak üstlenmiştir.

rasyonel aklın türevlerine karşı geleneğin tortusu

Sözleşmeyi haklılaştırmak için türev vazifesi gören rasyonalizm, aklı kutsamak adına, bütün etik ve ahlaki değerleri irrasyonel ve modası geçmiş yaftasıyla reddetmiştir.Geleneksel ilişki biçimlerinin ve dayanışma ruhunun kaybolması ile insan muhafazasız kalırken, devlet giderek daha fazla merkezileşmeye ve totaliterleşmeye başlamıştır.

İdeolojinin en yaygın ve en görünmez pratiklerinden birisi ‘çağırılma’dır. Bizi içinde yaşadığımız dünyadan uzaklaşmaya çağıran sinemanın sunduğu deneyim, aslında bize ait değildir.

tutulmus  akılla ironi ye bag lanan bel

Teknoloji ve küreselleşmeye paralel olarak günümüz toplumlarının yaşam tarzları ve buna bağlı olarak toplumsal-kültürel yapıları hızla değişiyor.

Siber zorbalık sadece söylemsel düzeyde gerçekleşmez, kişisel bilgilerin izinsiz kullanımı, mesajların, resimlerin kayıtların habersizce paylaşılması gibi etik dışı davranışları da içerir. Bu nedenle siber zorbalık, hem kullanılan aracın türüne göre hem de içeriğe göre çeşitlilik göstermektedir.

Bugün içinde bulunduğumuz küresel salgın süreci de eğitimde dijital dönüşümü tetikleyen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Artık tüm üniversitelerde, uzaktan eğitim ve online öğretim bir tercih meselesi değil zorunluluk haline gelmektedir.

Küreselleşme ile yaşanan toplumsal değişimi Zygmunt Bauman “göçebeliğin intikamı” olarak tanımlamaktadır. İnsanların küresel ölçekli hareketliliğini ifade eden bu kavram, sınırların kalktığı bir dünyada mobil yaşam biçiminin geçmişteki göçebe toplum yapısına benzerliğine dikkat çekmektedir.

Günümüzde insan, modern hayatın sunduğu tüm imkânlara rağmen büyük bir maddî ve manevî tatminsizlik içindedir. Para hırsı ve tamahkârlığı nedeniyle tüm ahlâkî ölçüleri çiğneyerek salt kişisel menfaatlerine göre yaşamakta ve her şeyin değerini, sağladığı fayda ile ölçmektedir. Tüketim kültürünün ürettiği sahte ihtiyaçları, asıl değerlerini harcamak suretiyle tatmin etmeye çalışmaktadır.



Toplam: 13 |  Gösterilen: 1 - 13 1