Düşünce Dergisi
prof dr mehmet narlı ile röportaj quot roman cumhuriyet öncesi-sonrasıbugünü

Peyami Safa’nın Yalnızız’ındaki Samim, Tanpınar’ın Huzur’undaki Mümtaz, huzuru ararken hep huzursuzdurlar ve bunalırlar. 1960’lardan sonraki bazı romanlarda bunalan aydın, artık Tanzimat ve Cumhuriyet romanlarındaki aydın gibi kesin inançları olan, iddiası ve önerisi olan aydın değildir. Bu romanlardaki aydının bunaltısı, yeni bir kimliği arayan, kökleriyle bağlar kurmak isteyen Peyami Safa’nın ve Tanpınar’ın aydınlarının bunaltısından da farklıdır.

prof dr saadettin ökten ile röportaj quot şehri kuran değerler

Gerçekte her medeniyet tasavvuru değerler ve bu değerlerin hayata yansıması olarak ortaya çıkan eylemler üzerinde bir bütünlük arz eder. Buradan çıkan sonuç her medeniyet tasavvurunun çelişkisiz olması zorunluluğudur. Toplumsal kimlik yapımızdaki ikilem şehirlerimize de yansımaktadır

prof dr iskender öksüz ile röportaj quot devletin ideolojisi dönüşümü

Kurumları koruyacak olan hukuk devletidir, kanunlardır. Fakat korunacak değerlerin ancak küçük bir kısmı yazılıdır. Diğerleri insanların kalplerinde ve zihinlerindedir. Kurum değerlerini koruma görevi herkesten önce kurum yöneticilerine ve mensuplarına aittir. Sonra da bütün millete.

prof dr ahmet kavas ile röportaj quot türk dış politikası

Türk dış politikası çok uzun süre olağan bir seyir takip etti. Bu seyir yakın çevreyle daha fazla meşguldü. Uzak çevreyle de mümkün mertebe mesafeliydi, hatta birçok uluslararası konu Türkiye'nin gündeminde sadece haber olarak yer alırdı ama Türkiye artık bilfiil bu olayların çözümünde aracı rol alma veya onu anlama ve ona çözüm üretme pozisyonunda.

prof dr fethi gedikli ile röportaj quot osmanlı dan cumhuriyet

Cumhuriyet, aslında bir hukuk devrimi yapıyor. Aslında Tanzimat'tan itibaren yapılanlara da belki devrim denebilir ama biz devrimi Cumhuriyet'e sakladığımız için Tanzimat Dönemi'nde yapılan hukuki değişikliklere devrim demiyoruz.

prof dr cemil koçak ile röportaj quot tarihçilik ve cumhuriyet

Geçmişiyle övünmek ya da geçmişini yermek amacı, böylesi bir yaklaşım, tarihsel araştırmaların ‘ruh ikizi’ değildir! Hiç olmamıştır ve olmayacaktır da.

prof dr mahmut bilen ile röportaj quot osmanlıdan günümüze cumhuriyet

Osmanlının geleneksel yerli üretimi yıllar içinde batının endüstriyel üretimi ile rekabet olanağını hızla kaybetti, geleneksel tezgahlar önemli ölçüde varlıklarını sürdürmekte zorlanır hale geldiler. Geleneksel esnaf yerine başta İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde, batının yeni endüstriyel ürünlerini büyük ölçüde gayrimüslim tebaa esnaflarının aracılığı ile pazarlanacağı bir ekonomik yapı yerleşmeye başladı.

prof dr ayhan bıçak ile röportaj quot cumhuriyetin kurucu felsefesi

Osmanlı geleneği, diyalektik düşünce üretme, yani sorunun üzerinde farklı açılardan tartışarak sorunları çözecek kuramsal düşünceler üretme geleneği oluşturamamıştır. Şimdi dahi aynı sorunu yaşıyoruz. Cumhuriyet Dönemi’nde düşünce üretimimizin en önemli eksikliği, tarihsel düşünceyi yeni düşünceler üretmek üzere kullanamamaktır.

prof dr sevtap kadıoğlu ile röportaj quot cumhuriyet dönemi bilim

Cumhuriyet rejimi bilim kurumsallaşmasına neden önem vermiştir? Çünkü bilimin kurumsallaşması bilimin organize olması ve bilimsel faaliyetlerin daha sistematik ve düzenli olarak yürütülmesini sağlamak bakımından bu önemlidir.

prof dr mehmet ölmez ile röportaj quot cumhuriyet tecrübesinde türkçe

Türkçe eğitim dili olarak merkezde kalmalı. Eğitim dili başka bir şey, yabancı dil öğretimi başka bir şeydir. Türkiye'de bu tam anlaşılamamış, birbirine karıştırılmıştır.

Doğrulama girişimlerinin görevi, ne olursa olsun bir görüşün ya da kesimin amigoluğunu yapmak değil, sadece ve sadece hakikate taraftar olmak. Güvenilirlik adına adil uygulama, nesnel tutum ve şeffaflık elzem.

Söylemde rasyonellik sınırını tespit etmek kolay değil. Bu doğru. Bununla birlikte, etiketlemeye ve sembolik anlatıma yer verme düzeyi ile muhakemeye (argument) dayalı olma, genel anlamda rasyonelliğe uzaklık ve yakınlık ölçü olarak konabilir.

Reality şovlar o dönemde yalnızca ünlülerin hayatının kamuoyuyla buluşturulduğu, bir anlamda halkla ilişkiler işi olmaktan çıkıp tek bir ailenin boşanma sürecinin konu edildiği, “ucubelerin”, dezavantajlı insanların hayatlarını resmeder bir hale geldi. Bu anlamda 1970’li yılların dönüşüm süreci, reality şov programlarına kapı araladı.

Savaş sebebiyle göç eden aileler daha çok sorunlarla muhatap oluyorlar elbette. Bunlar aile birliğinin bozulması, yolda karşılaşılan güçlükler, ölümler, çocuk, kadın ve erkeklerin kaçırılması, resmi ve gayrı resmi geçişler, göç edilen ülkede yaşanan başlıca ekonomik, kültürel, psikososyal zorluklardır.

Boşanma hakkında şunu söyleyelim: Kötü bir evlilikten iyi, iyi bir evlilikten kötü bir şeydir. Kötü bir evlilik varsa, eşler mutsuzsa –tabii bu mutsuzluğun oranları da birbirinden farklı olabilir- mutsuz bir hayatı sürdürmektense ayrılarak mutlu olabilecekleri bir çözümü üretmeye yönelmeleri eleştirilecek bir durum değildir.

Ev, her şeyden evvel bir güven duygusu ve bir öğüttür. Bachelard’ın dediği gibi ev, insanın düşünceleri, anıları ve düşlerini yani zamanın zihin fazlarını gözeneklerinde saklayan bir petektir; kişiliğimizin balmumunu biriktirir ve bizi bir kişi olarak bütünleştirir.

Kesp bizim tarihimizde önemli bir kavramdır. Kesp, bir insanın bütün kapasitesini, emeğini, bilgisini, becerisini, gücünü kullanarak onun sonucunda elde ettiği katma değerdir. Siz bunu ister bir insan için ister bir işletme için söyleyin veya bütün toplum için söyleyin. Kesp ettiği vardır. Yani demek istediği şey, ne kadar fazla kesp edersen o kadar iyi anlamı çıkıyor.

Doğası ve tanımı gereği toplumun dinle ilişkisini, tek bir boyutu ile ya da tek bir kavram ile açıklamaya çalışmak, meseleyi yanlış anlamaya götürür… Karşımızda çok unsurlu, katmanlı ve aktörlü bir yapı var. Artık din meselesi de sadece inanç meselesi olmanın ötesinde bir şey. Dini etkileyen dinamikler olarak sadece gönlümüz ve inancımız yok.

Kanaatimce Türk toplumunda, “modernleştirme”yi hedefleyen siyasî programlarla başlayan, daha sonra “modernleşme”yi sağlayan toplumsal dinamiklerin buna eklenmesiyle yaygınlaşan açık ve örtük sekülerleşme süreçleri işlemektedir. Oluşturulan siyasî ve hukukî zemin üzerinde liberal/kapitalist üretim sistemi yükselmiş ve bu sistemin talepleri doğrultusunda çalışan bilimsel/teknolojik aklın önderliğinde “tüketim toplumu” şekillenmiştir.

Hocam merhaba. Düşünce Dergisi’nin bu sayısında kent ve kentliliği konu ediyoruz. Sizce bir şehre dokusunu veren evlerin genel nitelikleri nelerdir? Geleneksel Türk Evi’nin temel özellikleri nelerdir?



Toplam: 52 |  Gösterilen: 1 - 20 1 2 3 >>>