Siyaset ve ahlâk kavramları genellikle karşı karşıya konulan, ancak birlikte var olmaları gerektiği düşünülen kavramlardır. Siyaset yapanın ahlâklılığı-ahlâksızlığı sık sık tartışma konusu yapılmaktadır. Çünkü siyaset yapanın konumu ve verdiği kararlar, davranışları ve eylemleri sadece kendisini değil tüm toplumu etkilemektedir. Ancak ister tek kişiyi ister toplumu ilgilendiren bir karar olsun, karar veren içinde bulunduğu toplumun şekillendirdiği bir düşünce yapısının etkisi ile davranmaktadır. Dolayısıyla içinde bulunduğu toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal yapının etkisi altında oluşan karakteri ile eylemde bulunmaktadır. Bu nedenle siyaset yapanların ahlâklılığı-ahlâksızlığı içinde bulunduğu toplumdan ve koşullardan bağımsız olarak tartışılmamalıdır.
Siyaset karara ve eyleme yönelik bir felsefi disiplindir. Ne yapmalı, nasıl yapılmalı, niçin yapılmalı vb. sorulara cevap arar. Siyasetin bu eylem halindeki durumu, aynı zamanda ahlâk sorununa dönüşür. Zira ahlâk da birey mi, toplum mu ve hangi kurallara göre gibi soruları sorar. Dolayısıyla siyaset aynı zamanda bir ahlâkî sorun çözme arayışıdır. Sorun çözme arayışı içinde olan siyasetin ilgi alanı olan toplum, aynı zamanda siyasetçinin mensubu olduğu yapıdır. Bu yapı içerisinde siyasetçi, mensubu olduğu toplum yararına ahlâkî eylem arayışı üretmesi beklenen kişidir. Ancak siyasetçinin ahlâkından söz ederken, siyasetçiyi toplumdan soyutlamamız mümkün değildir. Bu yönü ile siyasal ahlâk, toplumsal ahlâkın bir tür tezahürüdür. Buradan hareketle bu çalışmada toplumsal ahlâkın bir parçası olarak siyasal ahlâk incelenecektir. Yine siyasal ahlâk tartışmalarının özünü teşkil eden siyasette ahlâk dışı davranışların kaynağı, toplumsal düzlemde göz önünde bulundurularak incelenecektir.
(...)
Dinî kültürümüzün omurgasını oluşturan İslâmî geleneğin dokunulmazlık kazanacak şekilde kutsanması ve eleştiri karşısında gelişim imkanını kapatan savunmacı yaklaşım da, modern iktisadî düzen içerisinde yaşayan Müslümanın, ahlâkî ikilemler yaşamasına sebep olmaktadır.
“Serbest piyasa ekonomisi toplumun insani ve doğal özünü yok etmeden yaşayamaz ve insanı fiziksel olarak yıpratacağı gibi çevreyi de çöle çevirir”. -Karl Polanyi
Durkheim, göreneğin uzak bir geçmişten beri yapılageldiği için aşina bir davranış şekli olmanın yanı sıra, aynı zamanda toplumun bütün üyelerine kendisi ile mutabakatı bir mecburiyet olarak dayatan normatif bir iktidar olarak da tanımlanabileceğinin altını çizmektedir.
"Ahlâk meselesinde Nurettin Topçu istisnai bir yerde duruyor."
“Ahlâk” ve “genel ahlâk” kavramları, hukuk terminolojisinde farklı anlamları karşılar. Ahlâk, kişinin vicdanı, sübjektif-ferdî anlayışını ifade ederken idare hukukunun bir terimi olan “genel ahlâk” terimi aynen menfaat-kamu menfaati (kamu yararı), düzen-kamu düzeni gibi ikililer arasındaki derin fark gibi bir anlam farkını içerir.
Toplumsal ve siyasal yaşamda ahlâkî değerlerden sapma yozlaşma kavramı ile ifade edilmektedir. Toplumsal ve siyasî yozlaşma birbirini besleyen süreçlerdir. Toplumun aynası olan siyasetteki yozlaşma, toplumun ahlâkî değerlerindeki yozlaşmanın sonucudur.