Güncelleme: 17 Haziran 2017

  • Paylaş
erzurum kongresi’nde göç tartışması

Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle başlayan Mütareke Dönemi’nde Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı en temel siyasal sorun, iktidar boşluğu olmuştur. İttihatçı önderlerin ülkeyi terk etmeleriyle birlikte bu süreç, geçiş kabinelerinin zayıflığı üzerine kurulmuştur.

Birinci Dünya Savaşı’nın bitimiyle başlayan Mütareke Dönemi’nde Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı en temel siyasal sorun, iktidar boşluğu olmuştur. İttihatçı önderlerin ülkeyi terk etmeleriyle birlikte bu süreç, geçiş kabinelerinin zayıflığı üzerine kurulmuştur.[1] Meclis-i Meb’ûsân 21 Aralık 1918’de Padişah Vahdettin tarafından kapatılmıştır.[2] Seçimlerin ardından ilk toplantısını 12 Ocak 1920’de yapabilen meclis, 11 Nisan 1920’de ucu açık bir tarihe kadar tekrar kapatılmıştır. Bu durum, bazı illerin işgal altında olduğu düşünülürse, siyasal temsil krizini derinleştirmiştir.[3]

Meşruiyet zemini zayıflayan iktidar, Padişah Vahdettin’in kişiselliğinde şekillenen zayıf kabinelerin politik becerilerine bağımlı kalarak siyasal süreci geçirmek durumunda kalmıştır.[4] Padişah, Damat Ferit’in sadrazamlığa getirilmesinin bir felaket olacağını söyleyen Meclis-i Meb’ûsân Başkan Vekili Hüseyin Kazım Bey’e “Ben istersem Rum Patriğini de, Ermeni Patriğini de Hahambaşıyı da getiririm” diyebilmiştir.[5] Yürütme organında ortaya çıkan mili refleksleri dikkate almayan yaklaşımları İngiliz Yüksek Komiser Amiral Webb, 19 Ocak 1919’da Hariciye Müsteşar Yardımcılarından Sir Ronald Graham’a gönderdiği özel mektubunda “…Görünürde memleketi işgal etmediğimiz halde şimdi valilerini tayin ediyor ve görevden uzaklaştırıyoruz. Polislerini yönetiyor, basınlarını denetliyor, zindanlarına girerek Rum ve Ermeni tutukluları işledikleri suçlara aldırmaksızın serbest bırakıyoruz…”sözleriyle ortaya koymaktadır.[6]

Devlet merkezinde istenilen neticenin elde edilememesi, toplumsal çevrede kongreler sürecini bir zaruret olarak ortaya çıkarmıştır. Tanör, dönem içerisinde gerçekleştirilen 30 kongreyi listeler. Bunlar 600 adet yerel önder etrafında dönen ve yaklaşık olarak 1500 defa kurulan yaygın ve sık dokunmuş bir temsil ilişkileri ağına sahne olmuştur.[7] Kongreler, halkın Milli Mücadele’ye sahip çıktığını göstermiştir.[8] Şarki Anadolu Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti’nin gündeme getirdiği Erzurum Kongresi de bu sürecin bir parçasıdır. Burada gerek vilayet gerekse umumi kongre sürecinde tartışılan göç meselesi ele alınacaktır.[9] Önce cemiyetin kuruluş süreci özetlenecek, sonra göç tartışmasının fikri çerçevesi ortaya konulacaktır.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Göç sayısında...

 

[1] Tanör, B. (1998). Türkiye’de Kongre İktidarları, YKY, İstanbul, s. 15.

[2] Karaca, T. N. (2004). Son Osmanlı Meclis-i Mebusan Seçimleri, TTK Yay., Ankara,  s. 14.

[3] Boyacıoğlu, R. (2002) “Erzurum’dan Sivas Kongresi’ne”, CÜİFD, VI/2, Sivas, s. 16. Meclisin açılması hususunda Padişah’ın tereddütleri vardır. Bunda Damad Ferid ve çevresinin etkili olduğu yönünde dönem basınında kimi değerlendirmeler yapılmıştır. Bkz. Uçar, A. (2011). “Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Felâh-ı Vatan Grubu”, TÜSBE, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Edirne, s. 29. 

[4] Tanör, B., a.g.e., s. 17-21, Yılmaz, M. (2006) Tarihi Süreçte Türkiye’de Siyaset ve Demokrasi. M. Zincirkıran (Ed.) Dünden Bugüne Türkiye’nin Toplumsal Yapısı içinde, Nova Yay., Ankara, s. 246-248. 

[5] Türkgeldi, A. F. (1951). Görüp İşittiklerim, TTK Yay., Ankara, s.261; Tanör, a.g.e., s. 96.

[6] Sonyel, S. R. (1987). Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika I, TTK Yay., Ankara, s. 44. Aslında bu durum Türk dış politikasında bir tür denge arayışlarının İstanbul merkezinde nerelere varabildiğini göstermesi açısından oldukça düşündürücüdür. Bkz. Hale, W. (2001). Turkish Foreign Policy, 1774-2000, London, p. 21-22; Kurat, Y. T. (1986). Osmanlı İmparatorluğunun Paylaşılması, Turhan Yay., Ankara, s. 11.   

[7] Tanör, a.g.e., s. 149.

[8] Baykara, T. (1985). Milli Mücadele (1918-1923), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara, s. 56.

[9]Erzurum Kongresi’ne ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme için bkz., Ersal, A. (2016). “Milli Bütünlüğün Demokratik Temsille İnşası Sürecinde Erzurum Kongresi”,  SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Ağustos, Sayı: 38, s. 15-36. 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

dünden bugüne göçler ve türkiye

Göç ve mülteciliğin akademik ve toplumsal hayatımıza bu kadar yoğun bir biçimde girmesinde şüphesiz, (Suriye savaşının başlamasıyla) İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük zorunlu göç sorunu ile karşı karşıya olmamızın önemli bir payı var.

Altıncı yılını dolduran Suriye iç savaşı ve Türkiye’nin uyguladığı açık sınır politikasının neticesi olarak resmi rakamlara göre üç milyon civarında Suriye vatandaşı bu süreç içerisinde ülkemize sığınmıştır.

takdim yerine tarihin değişmez akıntısı göç

düşünce dergisi'nin altıncı sayısı çıktı

Artık-değerin gaspı, feodal bağlarından özgürleşmiş emek gücüne ve paranın mahiyetinde gizlenmiş meta fetişizmine olduğu kadar emek sürecinin denetimini kaybetmemek adına emekçiyi daima baskılayacak bir yedek emek ordusuna ihtiyaç duymaktadır. İşte bu çok ihtiyaç duyulan yedek emek ordusunu besleyen en önemli demografik hareket de göç olmuştur.

Tarih boyunca yapılan göçlerin insanın varoluşunu tamamlayan bir süreç olduğundan bahsedilebilir. İnsan gruplarının, dolayısıyla kültürlerin karşılaşmasından yeni toplumsal yapılar, yeni kültürler oluşur. Her bir karşılaşma yeni bir toplumsal inşa manasına gelir.

dr kerem kınık ile göç üzerine

"insani diplomasi önemini yeni idrak ettiğimiz bir kavram"


En Çok Okunanlar