17 Ocak 2020

  • Paylaş
bilgi ve ekonomi

Bilgi ekonomisinin 1990’lı yıllardan bu yana ülkelerin gelişmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Modern ekonomide bilgiye sahip ülkeler iktisadi manada gelişme yönünde hareket etmiştir

Ekonomik sistem ve servet oluşturma, insanlık tarihi boyunca tarım ekonomisinden doğal kaynaklara ve sanayi ekonomisinden bilgi merkezli ekonomiye kadar birçok evreden geçmiştir. Tüm bu evrelerde temel faktörler farklılıklar göstermektedirler: toprak, doğal kaynak, emek ve bilgi. Bu faktörlerin her birisi ülkelerin gelişmesi ve kalkınması için önem arz etmiştir ve etmektedir. Bu faktörler arasından bilgi modern toplumla birlikte ekonomik gelişmişlik açısından önemli bir faktör haline gelmiştir. Ancak bilgi ekonomisinin 1990’lı yıllardan bu yana ülkelerin gelişmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Modern ekonomide bilgiye sahip ülkeler iktisadi manada gelişme yönünde hareket etmiştir. Böylece bu ülkeler bilgi sayesinde teknoloji, ticari, yönetimsel ve finansal açılardan bilgi ekonomisine geçerek rakipleriyle rekabet edebilir hale gelmişlerdir.

Ekonomi tarihine bakıldığında 18. yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte ciddi bir ekonomik değişim yaşanmıştır ve böylece sanayi üretimi ekonominin temel unsuru haline gelmiştir. Ülkelerinin rekabet edebilirliği ve servet oluşumu bu çerçevede cereyan etmiştir. Bu durumda bir ülkenin sanayi üretimine sahip olması o ülkenin iktisadi gelişimi için bir temel oluşturmaktaydı. Bu süreç 1950’li yıllara kadar devam etmiştir. Bu dönemde sanayi üretiminde teknoloji ağırlıklı bir üretim sürecine giren ülkeler gelişmiş ülkeler olurken, hala sanayileşme sürecini tamamlayamayan ülkeler ise gelişmekte olan ülkeler sınıfında yer almaktaydı. Hatta sanayileşme evresine geçemeyen tarım ağırlıklı ekonomiler ise gelişmemiş ülkeler olarak sınıflandırılmıştır. Böylece 1950’li yıllardan günümüze kadar bilgi üretimi neticesinde teknoloji ağırlıklı ekonomi oluşturan ülkeler hızlı bir şekilde gelişim göstermiştir. Bu doğrultuda birtakım ülkeler –petrol zengini ülkeler diyebiliriz- sanayileşmelerini gerçekleştiremeden, tıpkı teknoloji üreten gelişmiş ülkeler gibi bilgi merkezli ekonomiye geçiş politikaları üzerine yoğunlaşmışlardır. Şu an için hala politika olarak bir oluşum içerisinde olduklarını söylemek mümkündür. Teknoloji ağırlıklı bir ekonominin dünya ekonomisinde merkezi bir konum teşkil etmesi tüm dünya ülkelerinin dikkatini bilgiye çekmiştir. Böylece bilgiye sahip ülkelerin iktisadi olarak diğer ülkelere göre daha ön planda olduklarını söylemek mümkündür –Bu duruma günümüzde, Amerika ve Japonya’daki teknolojik gelişmeleri örnek verebiliriz.-

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Bilgi" sayısında...

 



İlgili Konular bilgi ekonomisi teknoloji
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

İspanyol düşünür José Ortega y Gasset ile Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın ele alacağımız eserlerinde; inançlarını yitirmiş, bir amacı olmayan, dolayısıyla boşlukta, buna rağmen kendini en değerli olarak gören ilginç bir insan tipi ve bu tiplerin oluşturduğu yığınlarkitleler anlatılır.

Bilgi ekonomisinin 1990’lı yıllardan bu yana ülkelerin gelişmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Modern ekonomide bilgiye sahip ülkeler iktisadi manada gelişme yönünde hareket etmiştir

Günümüzde insanlar, öncekinden çok daha yüksek hızlarda daha büyük miktarlarda veri üretiyorlar ve bu verilerin çeşitliliği, birkaç on yıl öncesine göre çok daha karmaşık ve karmaşıklaşmaya da devam ediyor.

Türkiye’de modern anlamda yükseköğretim anlayışının kurumsallaşması, bir çağdaşlaşma sorunu olarak görülmüş ve bilimsel anlayışın bu doğrultuda yapılanması, Osmanlı'nın son döneminde başlayan modernleşme süreciyle olmuştur.

Bilgi, güç ve söylem, felsefecileri, düşünürleri ve sosyal bilimcileri yıllarca meşgul etmiştir. Bu üç kavram dünyayı tanıma ve sosyal olgular üzerinde fikir yürütme aşamasında değişik yöntem ve analizlerin doğmasına, yeni görüş ve düşüncelerin ortaya atılmasına sebep olmuştur.

İslâm dünyasının son asırlarda yaşadığı bunalım, Batı dünyası karşısındaki yenilgisi, bu yenilginin sebepleri ve muhtemel çözüm yolları bu dünyaya ait her entelektüelin zihnindeki temel sorulardan birini oluşturmaktadır.


Yazılar
En Çok Okunanlar