Güncelleme: 23 Aralık 2016

  • Paylaş
erol güngör'ün dil inkılâbına bakışı

Erol Güngör, milliyetçi-muhafazakâr çizgideki pek çok aydın gibi, harf inkılâbına karşı, içine sindiremese de açıktan tenkitçi bir tutum takınmamıştır.

Osmanlı Devleti’nin Viyana Kuşatması ardından yaşadığı geri çekilme süreci, zafer kazanacak güçlü bir orduyu cepheye sürmek arzusunu da beraberinde getirmiştir. Zaman içerisinde modern mekteplerin kuruluşunu, muzaffer ordu arayışlarının birer parçası olarak görmek mümkündür. Beklenilenin aksine, köklü değişimlerin derin mağlubiyetlerle birlikte yürümesi, okumuş kesimlerde klasik çağın değer yargılarına ilişkin iman kıvamındaki güveni sarsmıştır. Karşılaşılan problemlere çözümler üretecek, geleneğin güçlü köklerinden beslenen modern Gazaliler de ortalıklarda görünmemiştir. Özellikle Mütareke Dönemi’nde Saltanat ve onun destekçisi ulema kesiminin olumsuz tutumları, nihai zaferi elde etmiş “Mülkiyeli/Harbiyeli/Tıbbiyeli” aydınların Batı medeniyetiyle bütünleşmek gayesini güden inkılâpları yürürlüğe koyabilecekleri bir zemin bırakmıştır. Burada, Batıcı aydınların II. Meşrutiyet Dönemi (1908-1918) ile birlikte güçlü bir şekilde dile getirdikleri Latin harflerine geçiş ve arılaştırmayı içeren “dil inkılâbı” meselesine Erol Güngör’ün (1938-1983) bakışı ele alınacaktır. Önce inkılâbın mahiyeti ortaya konacak, sonra Güngör’ün yaklaşımları değerlendirilecektir.

...

Erol Güngör, milliyetçi-muhafazakâr çizgideki pek çok aydın gibi, harf inkılâbına karşı, içine sindiremese de açıktan tenkitçi bir tutum takınmamıştır. Ziya Gökalp Bey’den itibaren milliyetçi kalemlerin önderliğinde temellendirilen milli edebiyat akımının bir parçası olan mutedil sadeleşmenin/Türkçecilik girişiminin inkılâpla birlikte terk edilmesini ise ağır bir şekilde eleştirmiştir. Onun bu tavrı, Osmanlı ve Selçuklu mirasını sahiplenen, köklü bir geleneğin devam ettiricisi mütefekkir kimliği ile örtüşür. Güngör, büyük dil zenginliği mirasının Nutuk’tan öteye taşınamamış olmasının fikri seviyesizliğin en büyük amili olduğunu da belirtir. Büyük mütefekkirin bıraktığı yerden bugüne bakınca, umumi manzaranın değiştiğini söylemek mümkün gözükmemektedir. Nesillerin zengin dil mirasıyla mesafesi gün geçtikçe daha da açılmaktadır. Dil, din ve tarih terbiyesinin arz ettiği bütünlüğü görebilen bir maarif anlayışı çözümün ilk basamağı olacakken, harf inkılâbına takılıp, Osmanlıcayı popülerleştirmek gayesine yönelen muktedir bakışlar, sorunun uzun bir müddet daha devam edeceğinin habercisi olsa gerektir. 

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Dil sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Ülkemiz 15 Temmuz’da büyük bir badireden küçük sayılabilecek bir bedelle kurtuldu. Bu darbe girişiminin önceki askerî darbelerden farkı, dinî temelli sivil bir yapının asker uzantıları tarafından gerçekleştirilmiş olmasıydı.

Türk dilinin ve edebiyatının çeşitli ürünlerinin hemen hemen ilk örneklerinin verildiği Eski Uygur Türkçesi döneminde, Eski Uygurların yüksek bir felsefî düşünceye sahip olduklarını gösteren eserler de kaleme alınmıştır. Özellikle Budizm inanışından dolayı pek çok eser Türkçeye tercüme edilmiştir.

İnsan, diğer tüm canlılar gibi kendi cinsi ile iletişim kurmaya ihtiyaç duyan bir varlık. Peki, bunu sağlamanın birçok farklı yolunu geliştirmiş olan insan için, giyinmek de bir iletişim yolu olabilir mi?

Sanatın doğuşuna zemin hazırlayan güzellik arayışı ruhtaki güzelliğin ortaya çıkışıdır aslında. Mağara duvarlarından papirüslere, Roma sütunlarından Anadolu kilimlerine, İnka düğümlerinden Mısır piramitlerine hep hikâyesini daha güzel anlatma peşinde koşmuştur insan. Çünkü hamurunda ve ruhunda güzellik vardır…

Teknesinin ebrûcuyla konuştuğu gibi yaptığı ebrû da konuşur. Marifet, tekneyle aynı dili konuşarak ne söylediğini anlayabilmektedir.

Dil ekolojisi kavramının her yönüyle açıklanabilmesi için, dünya dillerinin aralarındaki karşılıklı ilişki, dillerin konuşucuları ile olan ilişkisi ve dillerin onları kuşatan toplumsal yapılar ve içinde yer aldıkları çevre ile olan ilişkisinin irdelenmesi gerekmektedir.


En Çok Okunanlar