18 Nisan 2021

  • Paylaş
tarihi süreç ve vergilendirme teorileri bağlamında vergi-iktidar ilişkisi

David Ricardo vergiyi, bir ülkenin toprak ve emek ürünlerinden hükümetin emrine verilen parça olarak tanımlamakta ve bu tanım içindeki hükümet ibaresi vergi ile iktidar arasındaki ilişkiye dair çıkarımlar sunmaktadır. Bu yazıda Ricardo’nun dikkat çektiği minvalde kısmen siyasal iktidar-vergilendirme münasebetine değinilecektir.

Vergi, kamu giderlerinin finansmanı açısından özellikle günümüz için oldukça önemli bir olgudur. Bu kavram, tarihsel süreçte farklı şekillerde anılsa da, toplumsal yaşam tarihi kadar eski bir maziye sahiptir denilebilir. Köken olarak şekli ve maddi olarak bir çeşit hediye olan vergi, şeklen hediye olma özelliğini muhafaza edip tarihsel süreçte gittikçe gelenekselleşen bir yükümlülük sıfatı taşıyan bir yardım şekline bürünmüştür. Sonrasında da gerçek bir zorunlu ödemeye dönüşüp günümüz formunu kazanmıştır.1 Bu durumu vergi kelimesi yerine kullanılan kelimelerin diğer anlamlarına bakarak gözlemleyebiliriz. İlk olarak “yardım, rica, hediye” anlamlarında kullanılan kavramların yerine zamanla “fedakârlık, vazife” anlamına gelen kelimeler seçilmiş ve en nihayetinde “zorunluluk” anlamındaki kelimeler verginin karşılığı olarak kullanılmıştır.2

David Ricardo vergiyi, bir ülkenin toprak ve emek ürünlerinden hükümetin emrine verilen parça olarak tanımlamakta3 ve bu tanım içindeki hükümet ibaresi vergi ile iktidar arasındaki ilişkiye dair çıkarımlar sunmaktadır. Bu yazıda Ricardo’nun dikkat çektiği minvalde kısmen siyasal iktidar-vergilendirme münasebetine değinilecektir.

1 Günter Schmölders, Genel Vergi Teorisi, İstanbul Üniversitesi Fakülteler Matbaası, 1976, 4. Baskı, s. 4.

2 Salih Turhan, Vergi Teorisi, İstanbul Üniversitesi Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1977, s. 2.

3 David Ricardo, Siyasal İktisadın ve Vergilendirmenin İlkeleri, çev. Barış Zeren, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2015, 3. Baskı s. 128.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 



İlgili Konular iktidar vergi
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar