Güncelleme: 17 Ocak 2020

  • Paylaş
islâm, sekülerizm ve bilginin batılı olmaktan kurtarılması

İslâm dünyasının son asırlarda yaşadığı bunalım, Batı dünyası karşısındaki yenilgisi, bu yenilginin sebepleri ve muhtemel çözüm yolları bu dünyaya ait her entelektüelin zihnindeki temel sorulardan birini oluşturmaktadır.

İslâm dünyasının son asırlarda yaşadığı bunalım, Batı dünyası karşısındaki yenilgisi, bu yenilginin sebepleri ve muhtemel çözüm yolları bu dünyaya ait her entelektüelin zihnindeki temel sorulardan birini oluşturmaktadır. Nakîb El-Attâs’ın İslâm ve Sekülerizm isimli kitabındaki makaleler de esasen bu soruya verilmiş bir cevap olarak ele alınabilir. Attâs bu eserinde İslâm dünyasındaki meseleyi bilgi temelinde ele almış ve o temelde bir çözüm önerisi sunmuştur. Bu makalede Attâs’ın bu eseri, özelikle de daha sonra bilginin batılı olmaktan kurtarılması (İng. de-Westernization) ve bilginin İslâmîleştirilmesi olarak kavramsallaştırılacak olan önerisi üzerinde durulacaktır.

Attâs’a göre İslâm dünyası ve Batı dünyası birbirine meydan okuyan, arada esasa dair farklılıkları bulunan, bu bakımdan kendileri kalarak aradaki bu farklılıkları ya da sorunları nihai bir çözüme kavuşmayacak olan iki ayrı dünya, evrensel iddiaları olan iki din ve bunun kurduğu iki medeniyeti teşkil ederler. Bu iki dünya en temel hususlarda; varlık, insan ve bilginin ne’liği ile ilgili hususlarda birbirinden ayrılmışlardır. Müslüman dünyadaki bunalım esasen Batı dünyasının hücumu karşısında bu hususlardan özellikle bilgi ile ilgili olarak bir kafa karışıklığına ve bunalıma düşülmüş olmasındandır. Attâs bu sebepten eserinde hem İslâm dünyasında bu üç hususun ne anlama geldiğini hem Batı dünyasında nasıl ele alındığını anlatmakta ve bu açıklamalar eşliğinde bilgi hususundaki karışıklığa karşı bilginin İslâmîleştirilmesini ve Batılı olmaktan kurtarılmasını önermekte, buna eşlik edecek şekilde de bir üniversitenin teşkilini teklif etmektedir. Bu makalede de konu insan ve bilgi temelinde ele alınacak, bunun için öncelikle İslâm’da insan ve bilginin nasıl anlaşıldığı, ardından Batı dünyasında bu kavramların nasıl ele alındığı incelenecek, bunu takiben Attâs’ın eğitim sisteminde getirdiği öneri incelenecektir.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Bilgi" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

İspanyol düşünür José Ortega y Gasset ile Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın ele alacağımız eserlerinde; inançlarını yitirmiş, bir amacı olmayan, dolayısıyla boşlukta, buna rağmen kendini en değerli olarak gören ilginç bir insan tipi ve bu tiplerin oluşturduğu yığınlarkitleler anlatılır.

Bilgi ekonomisinin 1990’lı yıllardan bu yana ülkelerin gelişmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Modern ekonomide bilgiye sahip ülkeler iktisadi manada gelişme yönünde hareket etmiştir

Günümüzde insanlar, öncekinden çok daha yüksek hızlarda daha büyük miktarlarda veri üretiyorlar ve bu verilerin çeşitliliği, birkaç on yıl öncesine göre çok daha karmaşık ve karmaşıklaşmaya da devam ediyor.

Türkiye’de modern anlamda yükseköğretim anlayışının kurumsallaşması, bir çağdaşlaşma sorunu olarak görülmüş ve bilimsel anlayışın bu doğrultuda yapılanması, Osmanlı'nın son döneminde başlayan modernleşme süreciyle olmuştur.

Bilgi, güç ve söylem, felsefecileri, düşünürleri ve sosyal bilimcileri yıllarca meşgul etmiştir. Bu üç kavram dünyayı tanıma ve sosyal olgular üzerinde fikir yürütme aşamasında değişik yöntem ve analizlerin doğmasına, yeni görüş ve düşüncelerin ortaya atılmasına sebep olmuştur.

İslâm dünyasının son asırlarda yaşadığı bunalım, Batı dünyası karşısındaki yenilgisi, bu yenilginin sebepleri ve muhtemel çözüm yolları bu dünyaya ait her entelektüelin zihnindeki temel sorulardan birini oluşturmaktadır.


En Çok Okunanlar