13 Ekim 2020

  • Paylaş
takdim yerine / habbeden kubbeye şiddet

Şiddet, en küçükten en büyüğe, hangi sosyal sistemi tahlil etmeye girişirseniz girişin, yüz yüze geleceğiniz temel unsurlar arasında yer alıyor. Bu cesamette bir varlık alanının parçası olabilmek ise, ancak farklı tipolojilere konu edinilebilecek bir iç çeşitliliğe sahip olabilmekle mümkün.

Birçoğu ilk ciddî fikri mesailerine DÜŞÜNCE’yi omuzladıkları çatı altında başlamış genç kalemler, yoğun mesai harcadıkları yeni bir dosya ile huzurunuzdalar. ŞİDDET’i masaya yatırmaya karar verip sayı editörlüğü vazifesini üstlenmemi istediklerinde ilk konuştuğumuz husus, meselenin genişliği ve çok katmanlı doğasıydı. Şiddet, en küçükten en büyüğe, hangi sosyal sistemi tahlil etmeye girişirseniz girişin, yüz yüze geleceğiniz temel unsurlar arasında yer alıyor. Bu cesamette bir varlık alanının parçası olabilmek ise, ancak farklı tipolojilere konu edinilebilecek bir iç çeşitliliğe sahip olabilmekle mümkün.

DÜŞÜNCE’nin şiddet sayısı, bu engin yelpazeden seçilmiş önemli başlıklardan oluşuyor. Bazılarının makalelerini uzun yıllardır okuduğunuz, kimileriyle benim de ilk kez bu sayı vesilesiyle tanıştığım kalemler, şiddeti farklı disiplinlerin merceklerinden düşüncenin konusu yaptılar. Sayfaları çevirirken, Ortadoğu’dan Doğu Asya’ya şiddetin dehşetli yüzü ve ardındaki kültürel-ideolojik dünyanın temel özellikleriyle tanışacaksınız. Ayrıca, ekonomik saiklerin yanı sıra jeopolitik temelli çatışmaların tetiklediği bir başka güncel küresel mesele olan göç, şiddetle bağlantılı yönleri bakımından ele alınıyor. Devletler arası mücadelenin siber dünyadaki şiddet içeren boyutları da dosyamızın parçası.

Şiddetin felsefi anlamları üzerine yapılmış derinlikli bir söyleşi, düşüncenin yolunu olayların dünyasından zihnin uçsuz bucaksız sahillerine bağlıyor. Ardından, ceza hukuku ve hapishaneyi şiddetin değişen doğası üzerinden tahlil eden vukuflu yazılara doğru kulaç atabilirsiniz. Daha sonra, yoksulluk ve yerel hizmetlerle şiddet arasındaki münasebetlere göz atmak isteyebilirsiniz. Ekranlardaki bitmek tükenmek bilmeyen tartışmalar, siyasetin hem yerel hem de genel boyutlarını, şiddetle alakalandırıyor.

Sosyal medyaya açılan ekranlar da maalesef siber zorbalığın arenalarına dönüşmüş vaziyetteler. Okullardaki akran zorbalığı, gerçek dünyada da işlerin hiç yolunda gitmediğini ihtar ediyor. Zihnimizdeki güncel soru ise şu. Maalesef kanıksadığımız bu şiddet manzaraları, “çok şeyin değişeceği” beklentisiyle tartışılan “korona sonrası dünya”da değişime uğrayacak mı? Bu ve benzeri soruların yumaklandığı Düşünceli sayfalar, iki kitap incelemesiyle son buluyor. Radikal düşünürlerin şiddetle ilgili felsefi sorgulamaları ve emperyalizm-hegemonya-imparatorluk üçlüsünü şiddet parantezinde ele alan tahliller, düşünceli okurları yeni metinlere doğru bir yolculuğa davet ediyor. Hazır mısınız?



İlgili Konular şiddet
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

“emperyalizm, hegemonya, imparatorluk: tarihsel dünya düzenleri ve ırak’ın işgali” kitabının incelenmesi

Şiddet nedir? Onu nasıl tanımlarız? Bize neyin şiddet olup olmadığını ayırmamızda yardımcı olan veya bizi yanıltan telakki zeminleri nelerdir? Yazıda incelenecek olan kitap, bu soruların temelinde düşünürlerin fikirlerini ortaya koymamaktadır. Bunun yerine, düşünürlerin “verili” bir şiddet anlayışı üzerinden getirmiş oldukları eleştirileri işlemeyi amaç edinmektedir.

Korona sürecinde hem kitlesel hem de bireysel şiddet vakalarında da maalesef ciddi bir artış söz konusu. Aile içi şiddetin hızla yükseldiği, uğradığı şiddet sonucu bireysel sığınma talep eden kadın sayısının çoğaldığı ve boşanma başvurularının dört kat kadar arttığı sürecin başlangıcında ilk gelen bilgilerden.

Günümüzde korku sineması, doyumsuz insanoğlunun istek ve arzuları doğrultusunda sınır tanımaz şiddet ve cinsellik barındıran bir havaya bürünmüştür. İlk dönemlerin zarif ve ince ölümleri sonraları kanların oluk oluk aktığı ve beden parçalarının ortalığa savrulduğu savaş sahnelerinin çok üstünde vahşet verici ve hatta iğrendirici öğelerle süslü bir yapıya dönüşmüştür.

Akran zorbalığı konusunda okullarda yapılacak çalışmalar arasında okul politikası geliştirme, kurum kültürü oluşturma ve akranlar arasındaki iletişimin niteliğini arttırma çalışmaları yapılması olası sorunların önlenmesi, azaltılması ve ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.

Siber zorbalık sadece söylemsel düzeyde gerçekleşmez, kişisel bilgilerin izinsiz kullanımı, mesajların, resimlerin kayıtların habersizce paylaşılması gibi etik dışı davranışları da içerir. Bu nedenle siber zorbalık, hem kullanılan aracın türüne göre hem de içeriğe göre çeşitlilik göstermektedir.


En Çok Okunanlar