Sayı 8 / Erol Güngör - 20:42, 11 Temmuz 2019 Perşembe
güngör’ün tercüme anlayışı: üç tahlil seviyesi

İlmi çalışmaları ile birlikte tercüme işini büyük bir titizlik ve disiplinle sürdüren Erol Güngör’ün kendi tabiriyle “bir feragat işi” olarak gördüğü mütercimlik, onun hayatında neden bu kadar merkezi bir yer tutmuştur? Tercümenin “kimlik” ve “dil” ile olan irtibatı nedeniyle Güngör bu feragat işini, bir mükellefiyet olarak üstlenmiştir.

“Tercüme”; sözlük anlamı itibariyle, bir sözü söylendiği dilde açıklamak, sözü başka bir kimseye ulaştırmak ve nakletmek demektir. Bir bilginin diğerine aktarılması manasıyla “nakletmek”, esasında sözle birlikte kültürün ve deneyimin de aktarılmasıdır. Bu aktarım, aynının tekrarı olmaktan öte, nakledenin yorumunu ihtiva edecek şekilde birikimli olarak ilerler. Gelişmeyi ve değişmeyi beraberinde getiren de budur; yani insanın kendini konumlandırdığı kültür içinde ve neyle irtibatlı olduğudur. Bağlantı kurmak, bir şeyi başka bir şeyle irtibatlandırmak, insanın kendini ve çevresini anlamlandırma ve yorumlama çabasıdır. Tercüme de dil aracılığı ile kültürler arasında bağlantı kurar. Bu bakımdan, büyük düşünürleri ve bilim adamlarını diğerlerinden ayıran en belirgin özelliklerden biri tercümeye verdikleri önemdir. Erol Güngör’ün de, bilim adamı kimliğinde ön plana çıkan özelliklerden biri mütercimliğidir. Güngör’ün ilim ve fikir hayatımıza kazandırdığı yeri halen doldurulamayan telif eserlerinin yanısıra çok sayıda tercüme eseri bulunmaktadır: David Krech ve Richard S. Crutchfield’in “Sosyal Psikoloji”(1965), Kenneth Boulding’in “Yirminci Asrın Manası” (1969), Walt W. Rosow’un “İktisadi Gelişmelerin Merhaleleri”(1970), John U. Nef’in Mücadelesi”(1973), Paoul Hazard’ın “Batı Düşüncesindeki Büyük Değişme”(1973), Roberts B. Downs’un “Dünyayı Değiştiren Kitaplar” (1994) isimli kitapları dilimize çevirdiği eserlerdir.

İlmi çalışmaları ile birlikte tercüme işini büyük bir titizlik ve disiplinle sürdüren Erol Güngör’ün kendi tabiriyle “bir feragat işi” olarak gördüğü mütercimlik, onun hayatında neden bu kadar merkezi bir yer tutmuştur? Kanaatimizce bunun nedeni, sadece bilginin aktarılması konusunda hissettiği sorumluktan ileri gelmez. Aynı zamanda tercümenin “kimlik” ve “dil” ile olan irtibatı nedeniyle Güngör bu feragat işini, bir mükellefiyet olarak üstlenmiştir. Bu bağlamda, Erol Güngör’ün tercümeye verdiği önemi; “kimlik” , “dil” ve “bilim ahlakı” üzerinden değerlendirmeye çalışacağız.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Erol Güngör sayısında...