Düşünce Sohbetleri - 14:00, 20 Temmuz 2015 Pazartesi
düşünce sohbetleri'nin ilk konuğu ihsan fazlıoğlu

Türkiye’de ve Dünyada Entelektüel” dosya konusuyla hazırlanan 1. sayıda “Aydın Biz’ den Değildir” başlıklı röportaj üzerinden gerçekleştirilen sohbet, “Biz’ den Olmak Ne Demektir? Aidiyet ve Mensubiyet Açısından Bir İnceleme” alt başlığıyla gerçekleştirildi.

KOCAV Yayıncılık tarafından ilim hayatına sunulan Düşünce Dergisi’nin faaliyetleri kapsamında düzenlenen  Düşünce Sohbetleri başladı. İlmi bir tartışma ortamı kurma gayretiyle yola çıkan Düşünce Sohbetleri’nin  ilk misafiri Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu oldu.

Türkiye’de ve Dünyada Entelektüel” dosya konusuyla hazırlanan 1. sayıda “Aydın Biz’ den Değildir” başlıklı röportaj üzerinden gerçekleştirilen sohbet, “Biz’ den Olmak Ne Demektir? Aidiyet ve Mensubiyet Açısından Bir İnceleme” alt başlığıyla gerçekleştirildi. Prof. Dr. Tahsin Görgün hocamızın Prof. Dr. Fazlıoğlu’nu takdimi ve dergideki yazısına atıf yaparak ‘‘Aydın ile bilgin arasında mâ bihi’l iştirâk, Mâ bihi’l iftirâk, Mâ bihi’l ihtisâs ne?’’ sorusu ile başladı. Biz’ den olmak ne demektir? sorusuna vereceği cevap ile bu sorunun cevabını da vermiş olacağını söyleyen Prof. Dr. Fazlıoğlu Biz derken ne anlıyoruz? Aidiyet derken ne anlıyoruz? Mensubiyet derken ne anlıyoruz? Aidiyet ve Mensubiyet kavramlarından yararlanarak Biz’i nasıl tanımlayabiliriz gibi temel sorulara verdiği cevaplarla konuyu açmaya ve açıklamaya çalıştı. Kümeler teorisiyle, üyelik, elemanlık ilişkisi tayin edilmeden Biz dememizi mümkün kılan her hangi bir haysiyet ve nitelik gösterilemeyeceğini, Biz dediğimizde Ben’i o Biz’in altına düşüren nedir? diye tekrar sorgulamamız gerektiğini, Biz kümesine dahil olmamızı sağlayan en temel nitelik (ehas-su’s sıfat) nedir’ in cevabını tespit ettiğimizde,aynı zamanda Biz kavramının mefhumunu, karşılık geldiği gerçeklik küresinin nesnel alanda vereceğini ifade etti. Biz dediğimizde asgari minimal çerçeve nedir’i iki kavram üzerinden (Aidiyet ve Mensubiyet) çerçevelendirmeye çalıştı. Soy ağacını savunanların kabileler olduğu-nu bunu milletlerin yapmadığını ve milletlerin daha çok itikat, inanç, anlam ve maneviyatla alakalı bir şey olduğunu ifade etti. ‘‘Aidiyet ve Mensubiyet, Biz kavramına nisbetimizi belirleyen münacat noktalarını oluşturlar yani bir kişinin bir ferdin Biz dediğimiz kümeye bağını belirleyecek müracaat noktalarını bize verir, maddi ve manevi açıdan.”

Bunu ifade ettikten sonra aidiyet ve mensubiyetimizin uzayı neresidir? Bir milletin uzayı neresidir? sorularını sorarak cevabı; “tarihi tecrübe” olarak verdi. Her milleti ancak o milletin kendi tarihi tecrübesinde bulabileceğimizi, her milleti o tarihi tecrübedeki oranına göre tanımlayabileceğimizi söyledi ve “Biz” im ehassu’s sıfatımızın ancak tarihi tecrübelerle devşirildiğini ifade ederek konuyu en başa bağladı. Bugünkü Biz diye tarif ettiğimiz yapının 1040’dan sonra teşekkül ettiğini ifade ederek hafızayı tanımladı: ‘‘Geleceğe yönelik, bilincin eşlik ettiği eylem hafızadır. Depo değildir hafıza.’’ Bir insanın nasıl ki hafızası gitti mi insan olmaktan çıkarsa, kaybı olursa bir millet de hafızasını kaybettiğinde millet olmaktan çıkacağını şu an bunu yaşadığımızı ifade etti. Türk milletinin büyük geçmişinin olduğunu fakat çok zayıf bir tarihi olduğunu hafıza bahsine bağlı kalarak ifade etti. Türk tarih tecrübesinde siyasi mensubiyete de değinen Prof. Dr. Fazlıoğlu: “Türk tarih tecrübesine aidiyet mensubiyet duyan, Türk devletinin siyasetine aidiyet ve mensubiyet duyan “Biz” dendir. Duymayan “Biz” den değildir isterse kırk bin yıllık Türk olsun, hainleri siz Biz ‘den kabul ediyor mu-sunuz?’’ diyerek son olarak Türklerin teklifi nedir? diye sordu, teklifi olmayanın bir şey yapamayacağını hatırlattı ve soru cevap kısmı ile konuşmasına son verdi.

Düşünce Sohbetleri