Sayı 3 / Devlet - 22:18, 09 Ocak 2016 Cumartesi
küreselleşme ve ulus-devletin dönüşümü

Kültürel olarak, küreselleşme süreci Batı dışı toplumlarda “küreselleştirme” dalgası olarak tezahür etmekte ve buna bağlı olarak da toplumlarda ya asimilasyon ve kültürel yıkım ya da dayanışma ve etnik bilinçlenme olarak karşı akımları doğurmaktadır.

küreselleşme ve ulus-devletin dönüşümü

Küreselleşme iletişim ve ulaşım imkanlarının gelişmesiyle siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan dünya çapında dönüşümlere ve ortak bir küresel anlayışa neden olan bir süreçtir. Süreçte ulus-devlet yapısal ve işlevsel dönüşümler yaşamaktadır. Artık ulus-devlet egemenliğini küresel aktörlerle paylaşmak ve karşılaştığı sorunlara uluslararası işbirliğine dayalı çözümler üretmek durumundadır. Toplumsal açıdan bakıldığında, ulus yerini çok kültürlü yapılara bırakmış, sosyal yapı atomize olmuştur. Kültürel olarak, küreselleşme süreci Batı dışı toplumlarda Batılılaşma olarak tezahür etmektedir.

Giriş

Küreselleşme tanımlarında, karşı konulamaz ve hızlı teknolojik gelişme, ulus-devletin azalan ya da önemsizleşen rolü, sınai üretimin Batı ekonomilerinden uzaklaşrak yeni sanayileşen ekonomilere doğru yeniden düzenlenmesi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan hizmet  sektörlerinde özellikle mali hizmetler alanındaki büyüme (Brown, 1995:5) kavramları sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.

Yüksek hızlı, işitsel ve görsel iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması ve sınır tanımaksızın kullanılabilir hale gelmesi ve ulaşım araçlarının nispeten hızlı ve ucuz hale gelmesi, küresel etkileşim süreçlerini gün geçtikçe yoğunlaştırmakta ve değişime hız kazandırmaktadır. Ulus-devlet, yapısını kısmen muhafaza etmekle birlikte işlevsel açıdan ciddi dönüşümler geçirmekte ve eski egemenlik gücünü ülke sınırları içinde etkin olarak kullanamamakta ve dolayısıyla iktidarını yerel, bölgesel ve küresel düzeyde çeşitli oluşumlarla paylaşmak durumunda kalmaktadır. Ulus-devletin modern anlamdaki egemenlik yapısının sağladığı imkanlarla karşılaştırıldığında bugünkü ulus-devlet ortamında politika geliştirmek ve küresel bir aktör olarak varlığını sürdürmek söz konusu oluşumları ciddi bir biçimde hesaba katmayı gerektirmektedir. Karşılıklı bağımlılık artmış ve modern anlamdaki “mutlak iktidar” anlayışı yıpranmıştır. Düne göre bugün siyasi ve ekonomik anlamda politika geliştirmek ve planlama yapmak çok daha zor hale gelmiştir. Görünen odur ki günümüzün küresel dünyasında hemen hemen hiçbir ulus-devlet “kendi başına” hareket edebilecek durumda değildir.

..............

Ömer Faruk Cantekin