15 Ekim 2020

  • Paylaş
bir şiddet biçimi olarak ceza ve cezanın ıslah edilmiş biçimi olarak hapishane

Suç-ceza dengesi ve dahi cezanın caydırıcı, disipline ve ıslah edici olması teorileri cezanın bedenden ziyade ruha yönelik olmasını gündeme getirmiştir. Cezanın öç alma ilkesinden sıyrılıp ıslah etme, disipline etme ilkesine evirildiği bir dönemde suçlunun hem bedenini hem zihnini ‘gözetim altında tutma’ teorileri beraberinde ‘hapishaneleri’ getirmektedir.

“Kaybolmayan şeyler vardır” der Byung-Chul Han Şiddetin Topolojisi kitabında ve devam eder “Onlardan biri de şiddettir. Modernitenin şiddetten hazzetmediğini söyleyemeyiz. Ancak şiddet kılıktan kılığa giren bir oyuncu. Toplumsal durumlara bağlı olarak suretini değiştiriyor. Günümüzde aşikârlıktan mahremiyete, cephesel karşılaşmadan viral bulaşmaya, kaba güçten medyatiğe, fiziksellikten ruhsallığa, olumsuzdan olumluya kayıyor ve denizin altına satır aralarına, kılcal damarlara ve sinir uçlarına doğru çekiliyor -öyle ki tamamen ortadan kaybolduğu yanılsamasına kapılabiliyoruz. Karşıtı özgürlükle örtüştüğü anda ise, iyice görünmez hale geliyor. Kaba kuvvet günümüzde anonimleşmiş, öznesinden arınmış, sisteme içkin bir şiddete dönüşmüştür; toplumla ne denli halvet olursa, o kadar ustaca saklanmayı beceren bir olgudur artık.”1 Modernleşme öncesinde şiddetin en acımasız biçimlerini üstlenen ve seyirlik bir performansa dönüşen ve suçludan intikam almayı amaçlayan ceza, modernleşme ile birlikte seyirlik olmaktan çıkmış, kapalı kapılar ardına saklanmış, sisteme içkin bir “şeye” dönüşmüş ve fakat her ne kadar farklı formlara bürünse de şiddetle olan ilişkisini bütünüyle koparmamış ve hatta şiddeti sembolikleştirmiştir. Chul Han, şiddet cezalarının gösteri sahnesinden çekilip, kapalı mekanlara alınmasını topolojik değişim olarak nitelendirir. Toplama kampları gibi, hapishaneler de şiddetin topolojik değişim gösterdiği mekanlardandır. Hapishaneler hem cezanın kurumsallaşmış ve ıslah edilmiş bir biçimini, hem de şiddetin farklı bir zeminini temsil eder. Bundan hareketle biz de bu çalışmada, bir şiddet biçimi olarak cezayı, cezanın tarihini ve cezanın ıslah edilmiş bir biçimi olan hapishanelerin gelişimini, Osmanlı Devleti’ndeki seyrini ve şiddetle olan ilişkisini incelemeye çalışacağız.

* Bu makale Beyza Karakaya’nın Musul Vilayeti Hapishaneleri (1864-1918) başlıklı yayınlanmamış yüksek lisans tezinden Düşünce Dergisi için hazırlanmıştır.
1 Byung-Chul Han, Şiddetin Topolojisi, Çev. Dilek Zaptçıoğlu, Metis Yayınları, İstanbul, 2018, s.9

 

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Şiddet sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

“emperyalizm, hegemonya, imparatorluk: tarihsel dünya düzenleri ve ırak’ın işgali” kitabının incelenmesi

Şiddet nedir? Onu nasıl tanımlarız? Bize neyin şiddet olup olmadığını ayırmamızda yardımcı olan veya bizi yanıltan telakki zeminleri nelerdir? Yazıda incelenecek olan kitap, bu soruların temelinde düşünürlerin fikirlerini ortaya koymamaktadır. Bunun yerine, düşünürlerin “verili” bir şiddet anlayışı üzerinden getirmiş oldukları eleştirileri işlemeyi amaç edinmektedir.

Korona sürecinde hem kitlesel hem de bireysel şiddet vakalarında da maalesef ciddi bir artış söz konusu. Aile içi şiddetin hızla yükseldiği, uğradığı şiddet sonucu bireysel sığınma talep eden kadın sayısının çoğaldığı ve boşanma başvurularının dört kat kadar arttığı sürecin başlangıcında ilk gelen bilgilerden.

Günümüzde korku sineması, doyumsuz insanoğlunun istek ve arzuları doğrultusunda sınır tanımaz şiddet ve cinsellik barındıran bir havaya bürünmüştür. İlk dönemlerin zarif ve ince ölümleri sonraları kanların oluk oluk aktığı ve beden parçalarının ortalığa savrulduğu savaş sahnelerinin çok üstünde vahşet verici ve hatta iğrendirici öğelerle süslü bir yapıya dönüşmüştür.

Akran zorbalığı konusunda okullarda yapılacak çalışmalar arasında okul politikası geliştirme, kurum kültürü oluşturma ve akranlar arasındaki iletişimin niteliğini arttırma çalışmaları yapılması olası sorunların önlenmesi, azaltılması ve ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.

Siber zorbalık sadece söylemsel düzeyde gerçekleşmez, kişisel bilgilerin izinsiz kullanımı, mesajların, resimlerin kayıtların habersizce paylaşılması gibi etik dışı davranışları da içerir. Bu nedenle siber zorbalık, hem kullanılan aracın türüne göre hem de içeriğe göre çeşitlilik göstermektedir.


En Çok Okunanlar