İlmi çalışmaları ile birlikte tercüme işini büyük bir titizlik ve disiplinle sürdüren Erol Güngör’ün kendi tabiriyle “bir feragat işi” olarak gördüğü mütercimlik, onun hayatında neden bu kadar merkezi bir yer tutmuştur? Tercümenin “kimlik” ve “dil” ile olan irtibatı nedeniyle Güngör bu feragat işini, bir mükellefiyet olarak üstlenmiştir.
Düşünce Dergisi’nin “Dil” dosyası kapsamında yedincisi düzenlenen Düşünce Sohbeti’ne İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Elmalı konuk oldu ve “Eski Türklerden Günümüze Dil ve Düşünce” başlıklı bir sohbet gerçekleştirildi.
Dil bir şeref meselesidir. Bir milletin en şeref duyacağı olay dilidir. Dili gitti mi bitti, millet olmak vasfını kaybeder.
Dil insana has bir özelliktir ve kendisini “isimlendirme kabiliyeti”nde izhar eder. İsimlendirmek, bir sesi, bir şeyi işaret ve temsil edecek bir şekilde, tahsis etmek demektir.
Eğitim ve kurumları kültür aktarıcılığı ve devamlılığında çok önemli işlevlere sahiptir. Öyle ki, hemen her dönemde eğitime (sistemine) yöneltilen eleştirilerin başında yeni nesillerin kültürel değerlerine sahip olmasındaki eksiklikler gelmektedir.
İngiliz siyaset adamı William Ewart Gladstone’un (1809-1898) muhalefet sıralarındaki mesaisi dışında vaktinin çok önemli bir kısmını dolduran Homeros okumaları, 19. yüzyılın, sonuçları ve etkileri evrim ve ırk meselesi gibi dönemin en ateşli tartışmalarıyla iç içe geçen sorusunu doğurdu: Sarı ile yeşili birbirinden dil mi ayırıyor, göz mü?