03 Ağustos 2018

  • Paylaş
mekki ve medeni şehirler: insan ve şehir tasavvuru üzerine

Bir mekân olarak şehir sıradan bir yer değildir. Malum, mekânla yer arasında bir ayrım elzemdir. Yer coğrafi olsun olmasın herhangi bir alandır.

Bir mekân olarak şehir sıradan bir yer değildir. Malum, mekânla yer
arasında bir ayrım elzemdir. Yer coğrafi olsun olmasın herhangi bir
alandır. Uzunluk, alan, hacim, genişlik, şekil ve çevre gibi parametrelerin
biri veya birkaçıyla ölçerek tanımlayabildiğimiz alanların cümlesi
yerdir. Mekânı mekân yapan ona bu unvanını kazandıran özeliği ise
bambaşkadır: Mekin. Mekin insandır. İnsan tasavvuru bir yere yansıyınca
ve bir yerde tezahür edince bu yer artık rütbe(ler) kazanır; mekân
namıyla yâd edilir. İnsan tasavvurunun ve maharetinin basitten mütemayiz
olana doğru tekâmül seyri ne kadar doğruysa mekânlar arasında
da bu türden bir derecelenme ve taksim o kadar doğrudur. Bu derecelenmenin
tahtına namzet mekân çoğunlukla tartışmasızdır: şehir. Eski
çağ filozofları insana ilişkin müzakerelerinde şu önemli meseleyi çözmek
istemişlerdir: İnsana yaraşır fiil hangisidir?

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Kent sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Belki de güzelliğin en büyük cazibesi, güzelliğin bizatihi ona kayıtsız ve yabancı olan ve estetik değerini sadece birbirlerine olan yakınlıklarından alan unsurların şeklini aldığı gerçeğinde yatmaktadır

“Harcıâlemleştirme; bir kişinin tekelinde olanın iki ya da daha çok kişinin kılınmasıdır.”1 Bu tanımın işaret ettiği “mübadele”, esas itibariyle Pazar’ın işlevidir. Bir mübadele alanı olan Pazar yeri, üretim ve tüketim ilişkilerini belirlerken bir yandan da bu ilişkiler üzerinden toplumsal yapıyı ve yaşam biçimini şekillendirir.

Türk edebiyatının önemli yazarlarından biri olan Refik Halid Karay 1888-1965 yılları arasında yaşamıştır. Yaşadığı dönem itibariyle Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geçirdiği önemli kırılma noktalarına şahit olmuştur.

Tanzimat’tan sonra Türk edebiyatında edebi bir tür olarak varlığını gösteren romanın en önemli mekânı İstanbul’dur. Türk romanında birçok kahraman acılarını, sevinçlerini, maceralarını, tutkularını İstanbul’da yaşar.

Sanatların içinde en kentlisi sinemadır. Jacques Ellul’ün ifadesi ile bu bir zorunluluktu.

İnsanlık tarihi incelendiğinde zaman ve mekândan bağımsız, siyasi, sosyal, ekonomik olanlar başta olmak üzere tüm temel parametreleri aşan eylemlerden birinin tüketim olduğu görülmektedir.


En Çok Okunanlar