03 Ağustos 2018

  • Paylaş
dersaadet’ten küresel kente: dönüşen şehir mi, medeniyet tasavvurumuz mu?

Ünlü mimar ve akademisyen Hashim Sarkis’in de belirttiği gibi, Devlet- i Aliyye’nin kudretli başkenti, bugün aynı kudreti bambaşka bir şekilde ve başka vesileler ile yeniden kazanıyor.

Ünlü mimar ve akademisyen Hashim Sarkis’in de belirttiği gibi, Devlet-
i Aliyye’nin kudretli başkenti, bugün aynı kudreti bambaşka bir şekilde
ve başka vesileler ile yeniden kazanıyor. Kentlerin artık yarıştığı
düşünülen bir dünyada, İstanbul dün yönettiği topraklara bugün bir küresel
kent olarak yeniden liderlik yapmaya hazırlanıyor. Dün Doğu ile
Batı’yı, Müslümanlık ile Hristiyanlığı tek potada eriten şehir, bugün de
doğunun batıya ve batının doğuya açılan ticaret kapısı olarak aynı hisleri
yeniden yaşıyor. Ve İstanbul, bu haliyle, küresel kent ile imparatorluk
başkenti arasındaki -kesintili- devamlılığın dünyadaki belki de tek örneği.
Öte yandan, İstanbul’un imparatorluk başkentinden küresel kente
uzanan bu yolculuğu, onun şehirsel işlevinin değişiminden çok daha
ötede medeniyet tasavvurumuzda da önemli bir değişime işaret ediyor.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Kent sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Belki de güzelliğin en büyük cazibesi, güzelliğin bizatihi ona kayıtsız ve yabancı olan ve estetik değerini sadece birbirlerine olan yakınlıklarından alan unsurların şeklini aldığı gerçeğinde yatmaktadır

“Harcıâlemleştirme; bir kişinin tekelinde olanın iki ya da daha çok kişinin kılınmasıdır.”1 Bu tanımın işaret ettiği “mübadele”, esas itibariyle Pazar’ın işlevidir. Bir mübadele alanı olan Pazar yeri, üretim ve tüketim ilişkilerini belirlerken bir yandan da bu ilişkiler üzerinden toplumsal yapıyı ve yaşam biçimini şekillendirir.

Türk edebiyatının önemli yazarlarından biri olan Refik Halid Karay 1888-1965 yılları arasında yaşamıştır. Yaşadığı dönem itibariyle Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin geçirdiği önemli kırılma noktalarına şahit olmuştur.

Tanzimat’tan sonra Türk edebiyatında edebi bir tür olarak varlığını gösteren romanın en önemli mekânı İstanbul’dur. Türk romanında birçok kahraman acılarını, sevinçlerini, maceralarını, tutkularını İstanbul’da yaşar.

Sanatların içinde en kentlisi sinemadır. Jacques Ellul’ün ifadesi ile bu bir zorunluluktu.

İnsanlık tarihi incelendiğinde zaman ve mekândan bağımsız, siyasi, sosyal, ekonomik olanlar başta olmak üzere tüm temel parametreleri aşan eylemlerden birinin tüketim olduğu görülmektedir.


En Çok Okunanlar