06 Mayıs 2021

  • Paylaş
bir kültür endüstrisi aracı olarak sinema: bir sanat dalı mı mekanik bir üretim biçimi mi?

Sinema, ister sanat olsun ister mekanik bir üretim; reklamlardan seyircilere, toplumdan bireye, teknolojiden sanata, gündelik hayatın hemen her alanını kapsayan kültür endüstrisinin önemli bir aracıdır.

Kültür kavramı, her disiplin ya da birey tarafından belirli bir bakış açısıyla ele alınan; belirli gerçeklikler, semboller ve değerler çerçevesinde anlamlandırılan; bu nedenle de üzerinde tek ve genel geçer bir tanıma ulaşılamayan bir kavramdır. Bununla birlikte, kültür kavramının toplumdan ve iletişim süreçlerinden bağımsız olarak düşünülemeyeceği bir gerçektir. Bu bağlamda kültür, toplum tarafından üretilen, farklı iletişim türleri aracılığıyla nesilden nesile aktarılan, maddi-manevi her türlü şeyi içine alan, doğal ve oldukça kapsayıcı bir kavramdır.

Temelini kültürden alan “kültür endüstrisi” kavramı ise iletişim araçları vasıtasıyla, tamamen ticari kaygılar ön planda tutularak üretilen ve topluma empoze edilen bir kültür şeklini ifade etmektedir. Günümüzde, özellikle iletişim literatüründe sıkça rastlanan kültür endüstrisi kavramı Frankfurt Okulu tarafından ortaya atılmış bir kavramdır. Kavramın ilk olarak kullanımı, Frankfurt Okulu kurucularından Horkheimer ve Adorno’ya aittir. Horkheimer ve Adorno, Aydınlanmanın Diyalektiği isimli çalışmalarında, kitle kültürü yerine kültür endüstrisi kavramını kullanarak bir yandan kültür endüstrisini kitle kültürü kavramından ayırmışlar, diğer yandan da kitle kültüründen farklı bir anlam ifade eden kültür endüstrisi kavramının sınırlarına işaret etmişlerdir. Ancak bu sınırlar, kavramın kullanıma girdiği yıllarda yeni yeni tanışılan; alışılagelmiş kültürel ve ekonomik yaşamdan çok farklı ve çok daha yeni bir yaşam tarzına yönelik oldukça girift sınırlardır. Bu nedenle kesin ve belirli olmaktan ziyade, karmaşık ve akışkan bir yapıya sahip olup farklı dinamikler tarafından şekillenmektedir. Diğer yandan, bu sınırlar içerisinde kalan sanatsal ve kültürel ürünler, kültür endüstrisinin temel eleştiri noktalarını oluşturmakta ve sıklıkla kültürel boyutları sorgulanmaktadır.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Sinema sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Sinema, ister sanat olsun ister mekanik bir üretim; reklamlardan seyircilere, toplumdan bireye, teknolojiden sanata, gündelik hayatın hemen her alanını kapsayan kültür endüstrisinin önemli bir aracıdır.

Sesin eklenmesi sessizliğin de kendi başına dramatik bir öge olarak ele alınabilmesini sağlamıştır… Konuşmaların ve doğal seslerin kullanımı sayesinde, sinema gerçeğe daha çok yaklaşmıştır. Çünkü bu ögeler günlük yaşayışımızın ayrılmaz birer parçasıdır.

Cinsiyet kimliklerinin, bireysel beden türlerinin fiziki gerçeklik düzeyinde eşitlenmesi, insanlık tarihinin gelişimine başlangıcından itibaren temel teşkil eden heteroseksüelliğin ve ailenin belirleyicilik rolünün göreceleşmesine ve giderek anlamını yitirmesine yol açmıştır.

Sinema belge film ile başlamış, belge filmler kurgu sayesinde sinema dili ve estetik ile harmanlanarak belgesel filmi oluşturmuştur. Belgesel film gerçeği sanatın estetiği ile anlatarak birçok açıdan gerçeğin etkisini de arttırmaktadır. İzleyici belgesel sinemacının anlattığı gerçeği etkilenerek izlemektedir.

nazif tunç ile röportaj

“anadolu’nun ıssızlaşan, bozkıra dönen güzel medeniyetini, kültürünü, sinemayla yeşertecek insanlara ihtiyacımız var”

İnsanlık sinemayı keşfettikten ve sinemayı geliştirerek tüm insanların ulaşabileceği bir konuma getirdikten sonra felsefe de sinemanın sunduğu yenilikleri fark ederek sinemayı kendisine çalışma alanı olarak belirlemiştir. Modern sinema, felsefi yönden birçok düşünür tarafından farklı biçimlerde yorumlanmıştır.


En Çok Okunanlar