18 Nisan 2021

  • Paylaş
takdim yerine / iktidar: her yerde ve hiçbir yerde"

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve fark­lı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda. Kendi yakıcı meselelerini kendi kavramlarıyla ele almak ve anlamlandırmaya çalışmak maksadıyla yola çıkan Düşünce, bu sayıda, demir leblebi kav­ramlardan biri olan iktidara dair soruları ve fikri zenginliği çoğaltmaya azmetti.

Genel anlamda iktidar; başkalarını etkileme suretiyle onlara istedik­lerini yaptırma, onları denetleme, kontrol altında bulundurma yetene­ği olarak tanımlanıyor. Ancak iktidarın, duyan kulaklardaki en temel çağrışımı, devletin yöneten-yönetilen ilişkisindeki yönetenlerin sahip olduğu ve kitleyi yönetmeyi sağlayan gücü, yani siyasi iktidarıdır. Dev­letin toplumsal yaşamdaki etki alanı düşünüldüğünde, iktidara ilişkin ilk çağrışımın siyasal iktidar merkezinde olması elbette doğal. Ancak iktidarı, yalnızca siyasal iktidar kapsamında düşünmek ve yorumlamak, onu tam olarak ve bütün veçheleriyle anlamlandırmaya engel olacak­tır. Zira aile ilişkilerinde, sosyal alanlarda, toplumsal ilişki odaklarında, sivil toplum kuruluşlarında, ticari kuruluşlarda veya yasadışı örgütlen­melerde de hep iktidar yapılanmasına rastlanmaktadır. Bir ağ’a benze­tilen iktidar, esasında kılcal damarlar şeklinde bütün yapıları sarmış durumdadır.

Yaygınlığı ve kaçınılmazlığı bir tarafa; iktidarın, içinde bulunulan zamanın şartlarından etkilenmesi ve şekillendirdiği yapının iç dinamik­lerine göre kendisinin de şekillenmesi hususu da gözden kaçırılmaması gereken bir mevzudur. Dolayısıyla iktidarı incelerken ve konumlandır­maya çalışırken, bu devinime göre, güncellenen bir bakış açısı ve bilgiye de ihtiyaç vardır.

Düşünce’nin bu sayısında, iktidarı, geçmişin birikimi ve bugünün şartlarını birleştirerek ve de toplumdaki farklı yansımalarını gözeterek ele almaya gayret ettik. Bu kapsamda iktidarı anlamlandırmakta zorlan­dığımız soruları, Hikmet Kırık Hocamıza yönelterek bize sunduğu de­rinlikli bakışla meseleye dair ufkumuzu genişlettik. Akabinde, iktidarın en belirgin alanı olan siyasal iktidarı, ekonomi politiğini, finans alanı ile temasını, güvenlik politikalarına etkilerini masaya yatırdık. Tekno­loji zemininde hızlı bir dönüşüm geçiren hayatlarımızın, iktidarı nasıl şekillendirdiğine baktıktan sonra; dijital iktidarın hangi alanlarda kök saldığına göz attık. İktidarla etkileşimde olmakla beraber onun karşısın­daki en temel yapının hukuk olmasından hareketle, hukukun sınır çizici rolünü gördükten sonra; hukuk eliyle iktidarın gücünü en bariz şekilde hissettiğimiz vergilendirmenin tarihsel sürecine kulak kesildik. Deva­mında, devlet yapılanmasında iktidarın nasıl temellendirildiğini farklı görüşlerin karşılaştırmalı analizi üzerinden kavramaya çalıştık. Siyasal iktidarın dışında, iktidar yapılanmasının en çok görüldüğü kurum olan ailenin iktidarını, çocuk üzerinden okumaya niyetlendik. Sanat, zihni­mizde her ne kadar estetik kaygıların odağı olsa da geçmişten beri sü­regelen, kaçınılmaz iktidar-sanat temasları mevcuttur. Dosyamızda, bu temasları, hiciv ve mizah eserleri, müzik ve sinema sektöründeki iktidar ilişkileri üzerinden inceledik. İktidara ilişkin konuları, genelde Batı ter­minolojisi ve tecrübesi üzerinden okuyarak anlamaya aşina olsak da bu sayıda; Körfez bölgesi, Mısır ve Japonya örnekleri üzerinden mukayeseli iktidar uygulamaları ile zihin dünyamızı çeşitlendirmeye çaba sarf ettik. Son olarak Geleneğin İcadı kitabı çerçevesinde, iktidarın tesis ve temin edilmesi sürecinde, icat edilen geleneklerin ilginç işlev ve sonuçlarına mercek tuttuk.

İktidar kavramı, her ne kadar beraberinde eski ve köklü külliyatını getirse de gündelik hayatın ve kurumların çeşitli dönüşümleri göz önünde bulundurulduğunda, eskimeyen, güncelliğini her zaman ko­ruyan bir noktada durmaya devam ediyor. Hazırladığımız bu sayının da daima güncel olan bu konuda sorularınızı çoğaltmasını temenni ederiz.

Bu sayının içeriğinin şekillenmesinde yol göstericilik ve danışmanlık yapan kıymetli Hocamız Prof. Dr. Şenol Durgun’a teşekkürü borç biliriz.



İlgili Konular iktidar
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar