17 Mart 2023

  • Paylaş
türk sineması’nda din

Türk Sineması’nda da toplumun temel kimlik ve kültür unsurlarından biri olan din ve dini öğeler (özellikle İslamiyet), sıkça konu edinilmiş, işlenmiş; sinemacıların ve iktidarların bakış açıları doğrultusunda topluma sunulmuştur.

Farklı duyulara hitap ederek insanoğlunu etkisi altına alan, büyüleyen sinema, alt metinleri, güçlü söylemleriyle farklı ideolojilerin, düşüncelerin ve kültürlerin taşıyıcısı olmuştur. İçinde yaşanılan toplumu yansıttığı gibi idealize edilen toplumların inşa sürecinde de önemli roller üstlenmiştir. Temsil, propaganda işlevleriyle devletlere ve iktidarlara önemli ayrıcalıklar, kazanımlar sağlamıştır.

Toplumu bir arada tutan ve yaşam gayesini belirleyen temel unsurlardan biri olan din, insanoğlunun inanç sistemini, yaratıcısı ile olan ilişkisini düzenlemektedir. İnsanoğlunun kendini bulmasına ve varlık gayesini tanımlamasına yardımcı olan din olgusu yaşamın her parçasına nüfuz etmiş, kültürden bilime, sanattan spora hayatının her anını şekillendirmiştir.

Türkler de tarih boyunca pek çok dine inanmıştır. Bunlardan biri olan İslamiyet, Türk toplumunu derinden etkilemiş ve etkilemekte olan dinlerin en önemlisidir. Bugün İslamiyet ile Türklük bir arada anılmakta, Türklüğün tanımı İslamiyet ile yapılmaktadır. Bu yaklaşım özellikle Anadolu coğrafyası için geçerlidir. İslamiyet Türk toplum yapısını değiştirerek özgün bir kültür oluşturmuştur.

Dünyayı şekillendiren bu büyük güç, kitleleri peşinden sürükleyen kitle iletişim araçlarından biri olan sinema için de çok önemli bir kaynaktır. Dünya sinemasında olduğu gibi Türk Sineması’nda da din ve dini öğeler, sıkça konu edinilmiş, işlenmiş; sinemacıların ve iktidarların bakış açıları doğrultusunda topluma sunulmuştur.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Aslında pozitivizmin sunduğu türden kesin bir ilerlemecilik fikri bir yanlışlık olarak ortada dursa da bu durum insan hayatında ya da dünya tarihinde hiçbir şekilde bir ilerlemenin olmadığı anlamına gelmez. Pozitivist ilerleme, bir genelleme sonucunda ilerlemenin kesin şekilde iyi olduğuna hükmetmiş bir yaklaşımdır ve yanılgısı da bu hükmünden kaynaklanmaktadır.

Son tahlilde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, insan ve eğitim fenomenine yaklaşımda resmi ağızdan akıl-kalp kutupsal sinerjisi vurgusuyla bir ilke imza atmış ve fakat tinsel meşruiyet açısından aynı önemli opsiyonu, gönlü düşüncenin stepnesi kılan ayrıntılı öneri ve düzenlemelerdeki vurgularla bloke etme yoluna girmiştir.

Bu kitap, İslam tarihinde Müslümanlar arasında var olan fikir ve inanç birliğini inkâr etmiyor. Aksine bu meseleyi “İslam dünyası” fikrinden ve bu fikrin üretildiği bağlamdan ayırıyor. “İslam dünyası” fikrinin iddia ettiği siyasi kader birliği fikrinin on dokuzuncu yüzyılda belirdiğini ifade ediyor.

Medeniyet tecrübemizi ve tefekkür tarihimizi, medeniyetimizin kendi gökyüzü altında inceleyen Fazlıoğlu, “ışk-amel-hâl”in “akılnazar-kâl”e tercih edildiğini söyler. Böylece tasavvuf ve halk terbiyesi önceliği ilm’e değil ışk’a vermiştir.

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.


En Çok Okunanlar