09 Ocak 2016

  • Paylaş
devletin ideolojik aygıtı olarak sinema
devletin ideolojik aygıtı olarak sinema

Duygusal boyutta özdeşleşebileceği kahramanlar ile hayalleri bir araya getiren sinema, devletin ideolojisi ile toplum arasında bir arabulucu gibidir. Genellikle ise bu arabuluculuk devletin hanesine artı puan yazdıran ikna ile sonuçlanır.

Sinema, her geçen gün etki alanını genişleten bir sanat dalıdır. Salt bir sanat aracı olmanın dışında Adorno’nun ifade ettiği gibi kültür endüstrisinin ana sektörüdür de aynı zamanda. Kültürün, ideolojinin ve verilmek istenen mesajın çok rahat bir şekilde seyirciye aktarılabildiği sinema, mevcudiyetindeki birçok sanatın avantajını da açık olarak kullanır. Resmin, fotoğrafın, müziğin, edebiyatın, dansın, mimarinin insan ruhundaki etkileri sinema ile bir bütün halinde hedef kitleye aktarılır. Belki de bu yüzden sinema diğer sanatlardan daha çok sevilir ve hep bir adım öndedir. Zengin türler ve alt türler içinde sinemaseverler, korkuyu, aşkı, gerilimi, acıyı, mutluluğu ve zaferi yaşarlar.

“Sinema, kültürler arası etkileşimlere en açık alanlardan biridir. Kitleseldir ve kültürün en hızlı, kalıcı taşıyıcısıdır. Bu bağlamda egemen kültürlerin en çok iştahını kabartan alandır. Büyük bir endüstri olması sinemayı küresel ekonominin bir başka cazip aracı haline getirir, getirmektedir.”1

............

 

Mesut Aytekin



İlgili Konular Mesut AYTEKİN
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

günümüz türkiye sinde müslüman kadının siyasi hayata katılımı üzerine görüşler

Geçmişte Müslüman kadınlar siyasi partilerin iktidar savaşında araç olarak kullanılmış ancak seçimlerden sonra evlerine geri gönderilmişlerdi. İslamcı olsun olmasın ataerkil zihniyetin uzantısı niteliğindeki bütün siyasi partiler için bu geçerlidir.

devletin kaybından sonra bir milletin tasfiyesi endülüs müslümanlarının sonu

Moriskolaştıktan sonra görünüşte Hristiyanlığı kabul etseler de Eski Hristiyanlar onların bu yeni kimliklerine hiçbir zaman güvenmemiş ve kendileri için uygun gördükleri bir zamanda da tamamen tasfiye yoluna gitmişlerdir. Günümüzde bu dramatik süreci iyi tahlil etmediğimiz takdirde dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan sadece Müslümanların değil, ezilen pek çok milletin yaşadığı dramları anlamlandırmamız mümkün değildir

muhammed abid cabiri ve mustafa akkad ın eserleri ışığında islam

Peygamber dönemi siyasi formasyonunun tam anlamıyla bir devlet şeklini alması daha sonraki dönemlerde görülebilir; ancak peygamber döneminde; yetke (sulta), bu yetkenin kaynağı ve meşruiyeti ispatlamaya yönelen ve dine daveti esas amaç edinen, bu dava-ispat ekseninde şekillenen bir siyasi yapıdan söz edilebilir.

devletin ideolojik aygıtı olarak sinema

Duygusal boyutta özdeşleşebileceği kahramanlar ile hayalleri bir araya getiren sinema, devletin ideolojisi ile toplum arasında bir arabulucu gibidir. Genellikle ise bu arabuluculuk devletin hanesine artı puan yazdıran ikna ile sonuçlanır.

rasyonel aklın türevlerine karşı geleneğin tortusu

Sözleşmeyi haklılaştırmak için türev vazifesi gören rasyonalizm, aklı kutsamak adına, bütün etik ve ahlaki değerleri irrasyonel ve modası geçmiş yaftasıyla reddetmiştir.Geleneksel ilişki biçimlerinin ve dayanışma ruhunun kaybolması ile insan muhafazasız kalırken, devlet giderek daha fazla merkezileşmeye ve totaliterleşmeye başlamıştır.

el-med netü l-f dıla

Demokrasi Farabî’ye göre her türlü hazcılığı ihtiva edebilecek ve her türlü fasid fikrin ortaya çıkmasına neden olabilecek bir yönetimdir. Demokrasi herkese her şeyi yapması için serbestiyet tanıdığı için faziletli olması mümkün değildir.


En Çok Okunanlar