18 Nisan 2021

  • Paylaş
iktidar kıskacında aile ve çocuk

Ailenin toplumun en küçük temel taşı olması nedeniyle toplumda yankı bulan unsurların da temellerinin ailede aranması sık karşılaşılan bir durumdur. Toplumda her an bulunan ve farklı okumalarla farklı türlerini görebildiğimiz iktidar ilişkilerinin aileyi meydana getiren bireyler arasında bulunması muhtemeldir.

Tarih içinde toplum nezdinde farklı konumlanışı ile dikkat çeken bir olgudur çocukluk. Tarım toplumlarında ailenin aktif bir parçası olan çocuk, sanayi devrimi ile değişen toplumsal yapı içinde ailenin pasif üyesi konumuna gelmiştir. Çoğumuza göre fizyolojik gelişimin bir merhalesi olarak görülmesine rağmen aslında çocukluk kendisine değişik toplumlarda, değişik zamanlarda farklı özellikler atfedilen toplumsal bir kavramdır. “Ortalama bir tam olgunlaşmış yeni doğan 3,5 civarı ağırlıkta ve yaklaşık 50 cm boyundadır.” (Zastrow & Kirst - Ashman, 2016, s. 114) Bu tanım insanın hayat yolculuğunun başlangıcını anlatmaktadır. Bir bebek konuşma, yürüme vb. yetileri olmadan geldiği dünyada zaman içinde topluma dâhil olarak bu yetileri kazanmakta ve bu yetiler sayesinde topluma dâhil olmaktadır. Fiziksel gelişim gibi toplumsal gelişim (toplumsallaşma) da çok katmanlı bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Sıfır noktasından başlayan insanoğlu geçtiği her gelişim evresi ile birlikte yeni yetiler kazanmakta, her yeti aile çekirdek halkasından bir dış halkaya ulaşımda ona rehber olmaktadır. Çünkü aile toplumun aynasıdır. “Aile mikrokosmos, “toplum” ise makrokosmostur.” (Canatan & Yıldırım , 2019, s. 53)

Ailenin toplumun en küçük temel taşı olması nedeniyle toplumda yankı bulan unsurların da temellerinin ailede aranması sık karşılaşılan bir durumdur. Toplumda her an bulunan ve farklı okumalarla farklı türlerini görebildiğimiz iktidar ilişkilerinin aileyi meydana getiren bireyler arasında bulunması muhtemel bir durumdur. Önemli olan ailede yer alan iktidar ilişkilerinin doğru analizini yapabilmektir. Bu analizin sağlıklı olabilmesi için gizil iktidar alanlarının da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ailenin asli unsurları olarak karşımıza çıkan anne-baba- çocuk üçlüsü arasında arka planda kalan ve gizil iktidar ilişkilerinin tahakkümü altında bulunan çocuk iktidarının gündeme getirilmesi gerekmektedir. Hayatlarının ilk evrelerinde karşılaştıkları ve anlamlandıramadıkları iktidar ilişkileri karşısında çocukların geliştirdikleri kendilerini koruma ve savunma mekanizmaları, yıllar sonra topluma özgür bireyler olarak dâhil olduklarında farklı sorunlara neden olmaktadır.

Görmezden gelmek ya da gizli kalmasına izin vermek yerine sorunların kökenlerini saptamaya çalışmak bugünün yetişkinlerinin görevi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yetersiz beden kuvvetleri gibi sesleri de yetersiz kalan çocukların, çocukluklarının özgürleşmesi adına atılması gereken ilk adım farkındalık zincirinin kırılmasıdır.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 



İlgili Konular Aile
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar