18 Nisan 2021

  • Paylaş
prof. dr. hikmet kırık ile röportaj: "her fert iktidarı arzular”

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

İktidar; en genel tanımıyla başkalarının davranışlarını etkileyebilme, kontrol edebilme imkânı olarak ifade edilirken, bu geniş anlamıyla, hu­kuki ve hukuk dışı her alanda görünür olabilmektedir. İktidar, daha çok devlet yapılanmasına bitişik düşünüldüğünden siyasal iktidar, görünür­lük bakımından toplumdaki diğer iktidar ilişkilerinin önüne geçmektedir. Siyasal iktidar söz konusu olduğunda ise irade, rıza, otorite, güç kullanma gibi tartışmalı birçok meseleye temas etmek kaçınılmaz bir hal alır. Tüm bu karmaşık ağı anlamlandırabilmek için iktidara ilişkin sorularımızı Prof. Dr. Hikmet Kırık’a yönelttik.

İnsanoğlunun en önemli isteklerinden birinin “güç istenci” olduğunu biliyoruz. Sizce iktidar sadece güç istencinden mi kaynaklanıyor, yoksa başka psikolojik ve toplumsal kaynakları var mıdır?

Güç istenci, ya da benim tercih ettiğim ifadesiyle iktidarı irade etmek, tanım gereği zaten psikolojik ve toplumsal zemini içerir. Diğer bir deyişle, insan-doğa ama daha çok da insan-insan ilişkisi olması bakımından, insanın gerçekleşme zemininin, insan psikolojisinden ya da toplumsaldan ayrı düşünülmesi imkânsız. Bunu ifade ettikten sonra iktidar konusunda benim en çok sevdiğim bir örnekten, Kanuni Sultan Süleyman’ın meşhur; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/Olmaya cihanda devlet bir nefes sıhhat gibi” deyişinden başlamak isterim. Kanuni’nin bu sözü genellikle, halkın gözünde, devlet yani iktidar gibi değerli bir şey yok, hâlbuki bu dünyada en kıymetli şey sağlıklı bir bedendir şeklinde yorumlanıyor. Kanaatimce bu, yanlış bir yorum olmamakla beraber, muktedir olmakla sağlıklı olmak arasında yüzeysel bir karşılaştırmadır.

Deyişin zamanın en güçlü muktedirlerinden birisi, Sultan Süleyman tarafından söylenmiş olması, sağlıklı bir bedenin dünya hükümranlığına tercih edileceği gibi bir alt anlam yüklemesiyle yorumlanıyor. Hâlbuki eğer böyle anlaşılacaksa sadece Sultan Süleyman’a değil, gelmiş geçmiş bütün muktedirlere “iktidar mı yoksa sağlık mı” seç, birinden birine sahip olacaksın denmiş olsaydı; büyük olasılıkla iktidarı seçerlerdi. Neden böyle bir hükme varılabileceğini açıklamaya çalışmadan önce Sultan Süleyman’ın bu sözünün, Sultan’ın böyle bir niyetinin olup olmamasından bağımsız olarak, ideolojik açıdan da işlevsel olduğunu gözden kaçırmamak lazım. Yani deyişin yüzeysel yorumu, aslında bu ideolojik işlevini öne çıkartan bir yorumdur. Devlet sözcüğünün etimolojik kökenine bakıldığında, Arapça dawlaͭ ةلود [#dwl mr.] kökünden gelir ve dāla döndü, dolandı anlamları taşır.

Bununla bağlantılı olarak talih, baht, servet, kısmet gibi anlamlara da gelir. Yani döndü, dolandı ve “sıra bana geldi” ya da “talih kuşu başıma kondu” gibi ifadeler bugün de yaygın şekilde kullanılır. Kadim Arap toplumunda bu sözcüğün, spesifik olarak kullanımına örnek olarak, birden çok eşi olan bir adamın ziyaret sırası gelen eşe, dawla deniliyor yani sırası gelen. İstenirse bu spesifik örneğin içerdiği zengin gündelik hayat ve iktidar ilişkilerinin semiyolojik bir çözümlemesi yapılabilir.

Röportajın devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar