06 Mayıs 2021

  • Paylaş
halit refiğ ve ulusal sinema anlayışı

Halit Refiğ, kendi milliyetine ve tarihine dayanan ulusalcı sanat ve toplum fikrini yaymada sinemayı çok önemsemektedir. Ona göre halka bu derece yayılabilen sinema, 150 yıldan beri sarsılan devlet-halk özdeşliğinin yeniden kurulmasında başlıca kurucu ögeler arasındadır.

Türk Sineması’nda 1950’lerden itibaren yaşanılan geçiş dönemiyle birlikte sinemamız teatral özelliklerden kurtulmuş ve sinemacılar dönemi olarak adlandırılan dönem başlamıştır. Bu dönemde film çeken yönetmenler, çektikleri filmlerle belli bir sinema dili oluşturmaya çalışmıştır. Bu dönemde film dilinin dışında Türkiye’de sinema sanayisi de oluşmaya başlamıştır. Anadolu’da ard arda sinema salonları açılmış, çekilen film sayısı artmıştır. Sinemamızın gelişmesiyle birlikte Türkiye’de sinema üzerine fikir tartışmaları da yapılmaya başlanmıştır. Film çeken yönetmenlerin dışında toplumda aydın olarak nitelendirilen insanların da katıldığı tartışmalarda sinemamızın gelişimi ve nasıl olması gerektiği gibi konular üzerine tartışmalar yapılmış, sinema ülkemizde üzerinde düşünülür bir mesele haline gelmiştir. Her kesimin sinemamızın kurtuluşu için farklı reçeteler sunduğu bir ortamda yönetmen Halit Refiğ ve arkadaşları tarafından ulusallık düşüncesi ön plana çıkarılmıştır. Refiğ’e göre sinemamız, bu topraklardan ilham almalı, Türk ve İslam gelenekleri sinemamızda yer almalıdır.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Sinema sayısında...

 

*Bu makale, Current Debates in Public Relations Cultural & Media Studies (2017) isimli kitapta Atacan Şimşek tarafından kaleme alınan “Halıt Refiğ’in Ulusal Sinema Düşüncesinin Derviş Zaim Sinemasındaki Yansıması” isimli bölümden üretilmiştir.



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Sinema, ister sanat olsun ister mekanik bir üretim; reklamlardan seyircilere, toplumdan bireye, teknolojiden sanata, gündelik hayatın hemen her alanını kapsayan kültür endüstrisinin önemli bir aracıdır.

Sesin eklenmesi sessizliğin de kendi başına dramatik bir öge olarak ele alınabilmesini sağlamıştır… Konuşmaların ve doğal seslerin kullanımı sayesinde, sinema gerçeğe daha çok yaklaşmıştır. Çünkü bu ögeler günlük yaşayışımızın ayrılmaz birer parçasıdır.

Cinsiyet kimliklerinin, bireysel beden türlerinin fiziki gerçeklik düzeyinde eşitlenmesi, insanlık tarihinin gelişimine başlangıcından itibaren temel teşkil eden heteroseksüelliğin ve ailenin belirleyicilik rolünün göreceleşmesine ve giderek anlamını yitirmesine yol açmıştır.

Sinema belge film ile başlamış, belge filmler kurgu sayesinde sinema dili ve estetik ile harmanlanarak belgesel filmi oluşturmuştur. Belgesel film gerçeği sanatın estetiği ile anlatarak birçok açıdan gerçeğin etkisini de arttırmaktadır. İzleyici belgesel sinemacının anlattığı gerçeği etkilenerek izlemektedir.

nazif tunç ile röportaj

“anadolu’nun ıssızlaşan, bozkıra dönen güzel medeniyetini, kültürünü, sinemayla yeşertecek insanlara ihtiyacımız var”

İnsanlık sinemayı keşfettikten ve sinemayı geliştirerek tüm insanların ulaşabileceği bir konuma getirdikten sonra felsefe de sinemanın sunduğu yenilikleri fark ederek sinemayı kendisine çalışma alanı olarak belirlemiştir. Modern sinema, felsefi yönden birçok düşünür tarafından farklı biçimlerde yorumlanmıştır.


En Çok Okunanlar