08 Mart 2022

  • Paylaş
kripto para piyasaları ve yeni bir para türünün doğuşu

Kripto paraların emtia para gibi değerlendirilmeleri için kendinden menkul bir kıymetinin olması konusunda söylenebilecek tek şey şimdilik insanlar tarafından hiçbir işlevi olmadığı halde güvenilir ve değerli kabul olmalarıdır. Paranın devlet teorisine göre ise para olarak değerlendirilemeyecek bu varlıkların ileride devletler tarafından basılmasalar da tanınmaları ve vergi/ödeme sistemi kara paranın takibi gibi konularda düzenlenmeleri para olarak kabul edilmelerini sağlayabilir.

2008 yılında Satoshi Nakamato takma ismi ile ortaya atılan bir makaleden yola çıkılarak oluşturulan Bitcoin ve onu takip eden yedi bine yakın kripto para birimi bugün tüm dünyada üç yüzden fazla kripto
para borsasında alım-satıma konu olmaktadır.1 Finans kuruluşları tarafında bu varlıklara ilişkin şüpheli yaklaşımlar yavaş yavaş kendini deneysel tecrübelere bırakmıştır. Milyonlarca insanın yatırım(!) yapmaya başladığı kripto paralarla ilgili verilen hukuki görüşler ve dini fetvalar, paranın kendisinin ne olduğu ve kripto paraların ontolojik olarak ne ifade ettiği tam olarak anlaşılamadığından maalesef eksik kalmaktadır. Bu yazıda kripto paraların, para olarak nerede durduklarını irdelerken kendi piyasasını oluşturmuş bu varlıkların tarihsel süreçte geldiği ve gelebileceği noktaları da ele alarak kendi varoluş serüvenlerini anlamaya çalışacağız. Bunu yaparken sadece piyasası, yani arz ve talebi olmakla bir varlığın para olabilme yolcuğunun nasıl şekillendiğini inceleyeceğiz.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Piyasa" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Yaşar Hoca 24 saati dolu dolu yaşayan biriydi. Gece 11-12’de internetten canlı eğitimler verip, yatırımcılarla sohbetler yapıp, sabah 5’te internet sitesine yorumlarını ekleyip, 8’de ofiste olmak, ben hiçbir zaman alışamasam da, onun için normaldi. Ya da gece 3-4 gibi yorumlarını, yazılarını tamamlayıp sabah 7-8 gibi TV’lerde yorum yapmak. Bunların çoğunun maddi bir getirisi de yoktu.

Bağlam olarak yazarın, kitap içeriğinde önce ekonominin dengelerini anlatıp sonra ekonomik krizleri anlatması, kitabı daha da anlaşılır hale getiriyor. Böylelikle okuyucu olaylara geniş bir perspektiften bakabilme imkanı buluyor.

“Yahudilerin faizli borç ilişkilerindeki başarısı ise toplumların gelir adaletsizliğini artırdığı ve yoksulluğa sebep olduğu için birçok devlet tarafından iyi karşılanmaz fakat tüm bu etkenler, Yahudilerin finansal başarısını etkilemez.”

Ahmet Midhat Efendi, 1890’da kaleme aldığı Müşahedat romanında, önce İstanbul’un sebze halindeki esnafının tek tek nasıl kuruşlandığını tasvir eder; sonra bize büyük bir girişimci portresi çizer. Seyit Mehmet Numan, para şöyle dursun, kredi kavramını bile ete kemiğe büründürmüş ender Osmanlılardan biridir.

Piyasanın egemenliği neoliberal söyleme teslim olmuş dünyamızda neredeyse aksi düşünülemez ve geri döndürülemez bir süreç gibi görünüyor. Bu haldeyken piyasanın yeniden bir ahlâki pusulaya ihtiyacı olduğu ortada.

Kendi içindeki olanca farklılığına rağmen bütün teolojik sistemlerin tepe noktasında Tanrı yer alır, bu o sistemin kutsalını belirtir. Ekonominin tepe noktasında ise Piyasa vardı. Cox, Piyasa kelimesi kasıtlı olarak büyük harfle yazar; amacı “bu kelimenin sahip olduğu gizeme ve iş adamları arasındaki saygınlığına” işaret etmektir.


En Çok Okunanlar