08 Mart 2022

  • Paylaş
ikincil borç piyasaları ve varlık yönetim şirketleri

Borçtan doğan köleliğin Mezopotamya, Afrika, Uzak Asya ve Avrupa’da örneklerine işaret eden birçok antropolojik ve arkeolojik çalışmanın yanı sıra, modern devletin ortaya çıkış dönemlerinde de borçlular hapishanesinin varlığı bilinmektedir.

“Çin’de alacaklı intihar tehdidinde bulunur ve bazen ölümünden sonra borçlusunu takip etme beklentisiyle bunu yapardı. Hindistan’da alacaklı borçlunun evinin önünde oturur ve orada ya açlıktan ölür ya da kendisini asardı; bu şekilde çocuğunu borçludan intikam almaya zorlardı...”

(Weber, 2012, s. 48)

Max Weber, Ekonomi ve Toplum kitabının “sözleşme yoluyla sorumluluk” kavramını ele aldığı kısmında, kredinin asıl itibariyle kardeşler arasında faizsiz bir tür acil durum yardımı olduğunu ve kardeşler, lonca üyeleri ile patron ve klient arasında olmayan kredi ilişkisinin faiz yasağına tabi olmasa da dava edilemediğini aktarmaktadır. Buna göre borçlunun borcuna sadakatini yitirdiği durumda alacaklı için yalnızca büyüsel birtakım hamleler yapma imkânı kalmaktaydı. Çin’de alacaklı intihar ve öldükten sonra ruhunun borçluyu takip edeceği tehdidini savurur, Hindistan’da ise borçlunun kapısına kendisini zincirleyerek ölüm orucu tutar ve eğer borçlu o ölmeden pes etmezse çocuklarını intikam almaya zorlardı (Weber, 2012, s. 48). Antropolojik çalışmalardan bilindiği kadarıyla Hindistan’da tefecilerin fahiş faiz hadleri dahi yadırganmamakta ve hatta bu faizler altında ezilip borcunu ödeyemeyen borçluların yeniden dünyaya geldiklerinde alacaklısının kölesi ve hatta atı yahut öküzü olacağına inanılmaktaydı (Graeber, 2015, s. 18). Borçtan doğan köleliğin Mezopotamya, Afrika, Uzak Asya ve Avrupa’da örneklerine işaret eden birçok antropolojik ve arkeolojik çalışmanın yanı sıra modern devletin ortaya çıkış dönemlerinde de borçlular hapishanesinin varlığı bilinmektedir. Her ne kadar borçlunun hapsedilip özgürlüğünün kısıtlanması uygulaması birçok ülkede ve çoğu hallerde ortadan kalkmışsa da borçlunun varlıklarına el koyma, icra ve haciz gibi uygulamalar halen varlığını sürdürmektedir. Öte yandan kişiler arası borçluluğun çoğunlukla şifahi olduğu ve kan bağı, komşuluk, meslektaşlık gibi bağlar üzerinden örgütlendiği düşünüldüğünde bu gibi durumlarda ödenmeyen borçların tahsili için zorlayıcı güç olarak yukarıda zikredilen büyüsel prosedürler ve toplumsal dışlama, damgalama gibi mekanizmalar devrededir. Şayet kişinin elinde bir senet yoksa –ki kişiler arası borçluluğun taraflarını birbirine bağlayan borç dışı bağlar düşünüldüğünde bu yola gitmek güvensizlik addedileceği için, bu istisnai bir durumdur– borçlunun temerrüde düştüğüne dair somut verilere ulaşmak neredeyse imkânsızdır.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Piyasa" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Yaşar Hoca 24 saati dolu dolu yaşayan biriydi. Gece 11-12’de internetten canlı eğitimler verip, yatırımcılarla sohbetler yapıp, sabah 5’te internet sitesine yorumlarını ekleyip, 8’de ofiste olmak, ben hiçbir zaman alışamasam da, onun için normaldi. Ya da gece 3-4 gibi yorumlarını, yazılarını tamamlayıp sabah 7-8 gibi TV’lerde yorum yapmak. Bunların çoğunun maddi bir getirisi de yoktu.

Bağlam olarak yazarın, kitap içeriğinde önce ekonominin dengelerini anlatıp sonra ekonomik krizleri anlatması, kitabı daha da anlaşılır hale getiriyor. Böylelikle okuyucu olaylara geniş bir perspektiften bakabilme imkanı buluyor.

“Yahudilerin faizli borç ilişkilerindeki başarısı ise toplumların gelir adaletsizliğini artırdığı ve yoksulluğa sebep olduğu için birçok devlet tarafından iyi karşılanmaz fakat tüm bu etkenler, Yahudilerin finansal başarısını etkilemez.”

Ahmet Midhat Efendi, 1890’da kaleme aldığı Müşahedat romanında, önce İstanbul’un sebze halindeki esnafının tek tek nasıl kuruşlandığını tasvir eder; sonra bize büyük bir girişimci portresi çizer. Seyit Mehmet Numan, para şöyle dursun, kredi kavramını bile ete kemiğe büründürmüş ender Osmanlılardan biridir.

Piyasanın egemenliği neoliberal söyleme teslim olmuş dünyamızda neredeyse aksi düşünülemez ve geri döndürülemez bir süreç gibi görünüyor. Bu haldeyken piyasanın yeniden bir ahlâki pusulaya ihtiyacı olduğu ortada.

Kendi içindeki olanca farklılığına rağmen bütün teolojik sistemlerin tepe noktasında Tanrı yer alır, bu o sistemin kutsalını belirtir. Ekonominin tepe noktasında ise Piyasa vardı. Cox, Piyasa kelimesi kasıtlı olarak büyük harfle yazar; amacı “bu kelimenin sahip olduğu gizeme ve iş adamları arasındaki saygınlığına” işaret etmektir.


En Çok Okunanlar