14 Eylül 2022

  • Paylaş
mezhep kimliği ve sosyo-politik tezahürleri

Mezhep kimliğinin üzerinde kurulduğu dört sütun şunlardır: Bir dizi dini hakikat etrafında örgütlenen Doktrin boyutu, Yerel veya bölgesel ölçekte kendisini gösteren Ulus altı boyut, Devlet seviyesinde ve ulus kimliğin yansıtıldığı prizma olarak ulusal boyut, jeo-stratejik rekabet, uluslararası veya ulus aşırı dayanışma ve uluslararası ilişkilerin bir prizması olarak ulus-aşırı boyut

Mezhep kelimesi, Arapça kökenli olup gitmek fiilinden türemiş “gidecek yer ve yol” anlamında mekân ismidir. Terim olarak ise “Dinin inanç esaslarını veya amelî hükümlerini anlama ve yorumlama konusunda kendine özgü yaklaşımlara sahip düşünce sistemi; bu yaklaşımlar etrafında meydana gelen ekolleşmenin ürünü olan ilmî ve fikrî birikim”1 şeklinde tanımlanabilir. Kelime her ne kadar Arapça kökenli olsa da çağdaş Arapçada bu tabiri karşılamak için “taife”, mezhepçilik için “taifiyye” kelimeleri kullanılmaktadır. İslam tarihi içerisinde siyasi, itikadî veya fıkhi görüş ve ekollerin ortaya çıkması sürecinde de millet, nıhle, fırka gibi tabirler kullanılmıştır. Aynı kelime Fars diline de geçmiş olup Farsçanın yaygın konuşulduğu İran’da ise mezhep kelimesi daha çok din tabirinin yerini tutacak şekilde bir anlam genişlemesine uğramıştır. Dolayısıyla örneğin “mezhebi” sıfatı herhangi bir ifadeye eklendiğinde dar anlamıyla mezhebe değil; dine dair olan hemen her şeyi kapsayacak şekilde anlaşılabilir. İngilizce ve çoğu Latin kökenli dildeki sect kelimesi ise Latince yol, patika anlamındaki sectus veya takip etmek anlamındaki sequi fiilinden türemiş bir isimdir.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Aslında pozitivizmin sunduğu türden kesin bir ilerlemecilik fikri bir yanlışlık olarak ortada dursa da bu durum insan hayatında ya da dünya tarihinde hiçbir şekilde bir ilerlemenin olmadığı anlamına gelmez. Pozitivist ilerleme, bir genelleme sonucunda ilerlemenin kesin şekilde iyi olduğuna hükmetmiş bir yaklaşımdır ve yanılgısı da bu hükmünden kaynaklanmaktadır.

Son tahlilde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, insan ve eğitim fenomenine yaklaşımda resmi ağızdan akıl-kalp kutupsal sinerjisi vurgusuyla bir ilke imza atmış ve fakat tinsel meşruiyet açısından aynı önemli opsiyonu, gönlü düşüncenin stepnesi kılan ayrıntılı öneri ve düzenlemelerdeki vurgularla bloke etme yoluna girmiştir.

Bu kitap, İslam tarihinde Müslümanlar arasında var olan fikir ve inanç birliğini inkâr etmiyor. Aksine bu meseleyi “İslam dünyası” fikrinden ve bu fikrin üretildiği bağlamdan ayırıyor. “İslam dünyası” fikrinin iddia ettiği siyasi kader birliği fikrinin on dokuzuncu yüzyılda belirdiğini ifade ediyor.

Medeniyet tecrübemizi ve tefekkür tarihimizi, medeniyetimizin kendi gökyüzü altında inceleyen Fazlıoğlu, “ışk-amel-hâl”in “akılnazar-kâl”e tercih edildiğini söyler. Böylece tasavvuf ve halk terbiyesi önceliği ilm’e değil ışk’a vermiştir.

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.


En Çok Okunanlar