17 Mart 2023

  • Paylaş
postmodern toplumlarda din ve maneviyat arayışı

Postmodern toplumda din ve maneviyatı daha iyi etüt edebilmek için, modern insanın hareket tarzında iz bırakan, ideal düşünme biçimleri olarak görülen ve temelini “aydınlanma”dan alan düşünce okulları mercek altına alınmalıdır. Hümanizm, liberalizm, feminizm, mistisizm, sosyalizm bunlardan bazıları.

Postmodernite Nedir?

İnsan varoluşunun çarpıcı bir boyutu olan sanatta ilk belirtilerini gösteren postmodernite; tıpkı kurgusal ürünlerde olduğu gibi bilimsel kesinliklerden ve halihazırdaki karmaşadan bir kaçış, çocukluğa duyulan özlemde olduğu gibi kaybedilen ve geri döndürülemez geçmişe bir özlem, her an yeniden başlamanın dayanılmaz cazibesi peşinde ve sonu gelmez olasılıklar içerisinde kayboluştur. Ruhsuz dünyadan maneviyat çıkarma çabasıdır. Bu yüzden sanata her zamankinden daha fazla muhtaç olacaktır insanoğlu. Olmayacak şeyleri oldurma çabasına kaptırmıştır kendini bir kere. Yer yön duygusunun kaybedilmeye başlandığı dijital çağda ve avuç içine sığacak kadar küçülen dünyada umutlarımızı hayallerimizi duyuracağımız yanılgısına düşme halimizdir. Hızını artırarak akıp giden nehirde yalnızca bir “an” olacağımızı ve bir daha hiç hatırlanmayacağımızı bile bile suda iz bırakma çabamızdır. Belki de kadim zamanlarda yazılan bir başarı öyküsünü hatırlamak, doğa durumundan kendini ayrıştırdığı kültürünü yeniden doğaya kaptırmamak mücadelesidir. Kendisine vaat edilen metalik dünyaya makineler arasından soğuk bir bakıştır. Buyurgan otoritelerden yaka silken insanın sığındığı son liman, dünyanın geri kalanı ile paylaşılmayacak çöl ortasında bir vahadır. Bulduğunu zannedenlere inat, hiç bitmeyen bir arayıştır. Postmodernite yolda olmaktır.

Giriş

Postmodern kavramı, Batı’da aydınlanma hareketleri ile başlayan ve Sanayi Devrimi ile taçlanan bilim ve tekniğin öncülüğündeki modernitenin sonrasına ya da modern paradigmanın aşılmasına karşılık gelir. Postmodernizm ise öncelikle sanat akımları içinde sayılan; sinema, mimari, resim, heykel, roman gibi estetik ürünlerde izleri görülen ve küreselleşmenin etkileri doğrultusunda diğer düşünce okullarından farklılaşmış felsefi bir düşünüş şeklidir. Modernizm ile karşılaştırıldığında postmodernizmin rölativiteden kaynaklanan muğlaklığı, kayganlığı, yüzer-geçerliği en belirgin özelliği olmalıdır. Evrensellik iddialarına karşın hakikatin çoğulluğu üzerinde durulur. Modernlik; belirlilik, düzen, kesinlik, aşkınlık sözcüklerini akla getirirken postmodernite ise belirsizlik, karmaşa, muğlaklık, içkinlik sözcüklerini çağrıştırmaktadır. Giddens ve Habermas gibi kimi sosyologlar için modernitenin halen devam etmekte olduğu iddia edilse bile (Ritzer & Stepnisky, 2014) İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan siyasi-sosyal olaylar farklı bir toplumsal evrende olduğumuza kanıttır. Postmodern düşünce öncelikle insanın doğa durumundan farklı olarak toplum içinde varoluşuna dair iddialar geliştirmiştir. Makinenin sıradanlaştırıcı ve yok edici soğuk yüzüne ‘sosyal insan’ın bir nevi yükselen itiraz sesidir postmodernite. Postmodernite, insan doğasının modernizm tarafından ıskalanan yanlarını hesaba katmış, tüm toplumsal ürünlerin düşünsel anlamda revize edilmesi gibi çeşitli taleplerle karşımıza çıkmıştır. Çok kültürlülük, hakikatin çoğulluğu, müphemlik hoşgörüsü bunlardan birkaçıdır.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Aslında pozitivizmin sunduğu türden kesin bir ilerlemecilik fikri bir yanlışlık olarak ortada dursa da bu durum insan hayatında ya da dünya tarihinde hiçbir şekilde bir ilerlemenin olmadığı anlamına gelmez. Pozitivist ilerleme, bir genelleme sonucunda ilerlemenin kesin şekilde iyi olduğuna hükmetmiş bir yaklaşımdır ve yanılgısı da bu hükmünden kaynaklanmaktadır.

Son tahlilde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, insan ve eğitim fenomenine yaklaşımda resmi ağızdan akıl-kalp kutupsal sinerjisi vurgusuyla bir ilke imza atmış ve fakat tinsel meşruiyet açısından aynı önemli opsiyonu, gönlü düşüncenin stepnesi kılan ayrıntılı öneri ve düzenlemelerdeki vurgularla bloke etme yoluna girmiştir.

Bu kitap, İslam tarihinde Müslümanlar arasında var olan fikir ve inanç birliğini inkâr etmiyor. Aksine bu meseleyi “İslam dünyası” fikrinden ve bu fikrin üretildiği bağlamdan ayırıyor. “İslam dünyası” fikrinin iddia ettiği siyasi kader birliği fikrinin on dokuzuncu yüzyılda belirdiğini ifade ediyor.

Medeniyet tecrübemizi ve tefekkür tarihimizi, medeniyetimizin kendi gökyüzü altında inceleyen Fazlıoğlu, “ışk-amel-hâl”in “akılnazar-kâl”e tercih edildiğini söyler. Böylece tasavvuf ve halk terbiyesi önceliği ilm’e değil ışk’a vermiştir.

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.


En Çok Okunanlar