Güncelleme: 17 Haziran 2017

  • Paylaş
afrika'dan türkiye’ye akan transit göç

Özellikle 2000’li yıllardan sonra Türkiye’ye doğru Afrika ülkelerinden gelenlerin sayısında da bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye, artık göç alan bir ülke tanımlamasıyla karşı karşıyaydı. Artık, İstanbul’un sokaklarında farklı ülkelerden gelen göçmenleri görmek mümkündü.

Sosyolog Wright Mills der ki, “yabancılarla birlikte yaşamak, değeri bizatihi yabancılar kadar muğlâk bir sanattır”. Göç bugünkü anlamıyla kendi sınırlarını aşmıştır. Deyim yerindeyse, küreselleşen ve bir o kadar da karmaşıklaşan bir süreç içinde Türkiye’nin kendini bulduğu konum; politik, sosyal, kültürel, ekonomik ve diğer olgular nedeniyle önemli bir hale gelmiştir. Bugün Türkiye Avrupa ve Asya arasındaki önemli coğrafi konumu nedeniyle ve diğer faktörlerin de rol oynamasıyla bir çekim merkezi haline gelmiştir. Özellikle 90’lardan itibaren Türkiye’ye doğru artan göçmen akını Irak’tan, Sovyet Rusya’nın yıkılması ile Balkan ülkelerinden, İran, Bangladeş ve Türk Cumhuriyetlerinden gelenlerden oluşuyordu.[1] Son yıllarda ise, özellikle 2000’li yıllardan sonra Türkiye’ye doğru Afrika ülkelerinden gelenlerin sayısında da bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Türkiye, artık göç alan bir ülke tanımlamasıyla karşı karşıyaydı. Artık, İstanbul’un sokaklarında farklı ülkelerden gelen göçmenleri görmek mümkündü. Bir göçmen gerçeği ile karşı karşıya kalan Türkiye ve İstanbul, sorun olarak gördüğü bu meseleyi nasıl çözecekleri konusunda fikir üretirken, konulmaya çalışılan bariyerler göçün önünü bir türlü kesemiyordu. Artık onlar sıradan olan hayatlarımızın sıradanlaşan gerçeklerinden biri olmaya doğru gidiyorlardı. Onlardan kaçış yoktu ve onlar her yerdeydiler.

Her yıl dünyanın farklı bölgelerinde yüz binlerce insan mülteci durumuna düşmektedir. Mülteci hareketlerinin temelinde savaşlar, isyanlar, ihtilaller, baskıcı rejimler, yoksulluk, doğal afetler, iç çatışmalar, insan hakkı ihlalleri, din ve mezhep çatışmaları ile çeşitli siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylar yatmaktadır. Bu tür nedenlerden dolayı dünyada pek çok insanın hayatı her geçen gün daha da zorlaşmakta ve milyonlarca insan geleceklerini başka ülkelerde aramak zorunda kalmaktadır. Bugün dünyada anavatanları dışında yaşayan insanların sayısı yaklaşık 200 milyonu bulmaktadır. BMMYK’nın ilgi alanında ise 10 milyonu mülteci, 13 milyonu da ülke içinde yerinden olmuş kişilerden oluşmak üzere toplam 23 milyon kişi bulunmaktadır.[2]

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Göç sayısında...

 

[1]Danış, D. (2004) “Yeni Göç Hareketleri ve Türkiye”. Birikim. No. 187-188, s. 216-224.

[2]Özdoğru. (2008). Dünyada Mülteci Hareketleri, Türkiye'nin Konumu ve Mültecilerin Karşılaştıkları http://multeci.ihh.org.tr (04.11.2008) Mülteci Sempozyumu Bildirisi, İstanbul.



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

dünden bugüne göçler ve türkiye

Göç ve mülteciliğin akademik ve toplumsal hayatımıza bu kadar yoğun bir biçimde girmesinde şüphesiz, (Suriye savaşının başlamasıyla) İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük zorunlu göç sorunu ile karşı karşıya olmamızın önemli bir payı var.

Altıncı yılını dolduran Suriye iç savaşı ve Türkiye’nin uyguladığı açık sınır politikasının neticesi olarak resmi rakamlara göre üç milyon civarında Suriye vatandaşı bu süreç içerisinde ülkemize sığınmıştır.

takdim yerine tarihin değişmez akıntısı göç

düşünce dergisi'nin altıncı sayısı çıktı

Artık-değerin gaspı, feodal bağlarından özgürleşmiş emek gücüne ve paranın mahiyetinde gizlenmiş meta fetişizmine olduğu kadar emek sürecinin denetimini kaybetmemek adına emekçiyi daima baskılayacak bir yedek emek ordusuna ihtiyaç duymaktadır. İşte bu çok ihtiyaç duyulan yedek emek ordusunu besleyen en önemli demografik hareket de göç olmuştur.

Tarih boyunca yapılan göçlerin insanın varoluşunu tamamlayan bir süreç olduğundan bahsedilebilir. İnsan gruplarının, dolayısıyla kültürlerin karşılaşmasından yeni toplumsal yapılar, yeni kültürler oluşur. Her bir karşılaşma yeni bir toplumsal inşa manasına gelir.

dr kerem kınık ile göç üzerine

"insani diplomasi önemini yeni idrak ettiğimiz bir kavram"


En Çok Okunanlar