Savaş, şiddet, baskı gibi nedenlerle evlerini, yurtlarını terk eden mülteci kadınların çektiği sıkıntılara dair pek çok hikâye duyuyoruz. Sadece ülkelerinden ayrılmadan önce değil aynı zamanda göç esnasında ve göçten sonra yaşadıkları zorlukları anlatan bu hikâyelerde hep göçün olumsuz etkilerine maruz kalan kadınları görüyoruz. Mülteci kadınların mağduriyetini anlatan bu bilindik hikâyelerin dışındaki örneklere ise pek rastlamıyoruz. Çocukları ve ailesi için daha güvenli bir yaşam isteğiyle riskli bir göç yolculuğunu göze alabilen ve göç sonrası uyum sürecinde önemli rol üstlenen kadınlar hiç resmedilmiyor.
Bu nedenle, göç ile kadın arasındaki iliÅŸkiyi anlatırken çaresiz ve maÄŸdur kadınların yerine savaÅŸtan önce yaÅŸam standartları yüksek olan, iyi eÄŸitim almış kadınların göç tecrübelerine kulak vermek istedik. Kadınların göç edilen ülkeye yerleÅŸmede, kurdukları baÄŸlar yoluyla göçün sürdürülmesi ve entegrasyon süreçlerinde oynadığı rolü yansıtmak amacıyla Ä°stanbul’da bir göçmen derneÄŸinde çalışan Suriyeli kadınlarla görüştük.Â
Â
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Göç sayısında...
Â
Â
Göç ve mülteciliğin akademik ve toplumsal hayatımıza bu kadar yoğun bir biçimde girmesinde şüphesiz, (Suriye savaşının başlamasıyla) İkinci Dünya Savaşı’ndan beri en büyük zorunlu göç sorunu ile karşı karşıya olmamızın önemli bir payı var.
Altıncı yılını dolduran Suriye iç savaşı ve Türkiye’nin uyguladığı açık sınır politikasının neticesi olarak resmi rakamlara göre üç milyon civarında Suriye vatandaşı bu süreç içerisinde ülkemize sığınmıştır.
düşünce dergisi'nin altıncı sayısı çıktı
Artık-değerin gaspı, feodal bağlarından özgürleşmiş emek gücüne ve paranın mahiyetinde gizlenmiş meta fetişizmine olduğu kadar emek sürecinin denetimini kaybetmemek adına emekçiyi daima baskılayacak bir yedek emek ordusuna ihtiyaç duymaktadır. İşte bu çok ihtiyaç duyulan yedek emek ordusunu besleyen en önemli demografik hareket de göç olmuştur.
Tarih boyunca yapılan göçlerin insanın varoluşunu tamamlayan bir süreç olduğundan bahsedilebilir. İnsan gruplarının, dolayısıyla kültürlerin karşılaşmasından yeni toplumsal yapılar, yeni kültürler oluşur. Her bir karşılaşma yeni bir toplumsal inşa manasına gelir.