Güncelleme: 17 Ocak 2020

  • Paylaş
gadamer ve ontolojik hermeneutik

Gadamer’in ontolojik hermeneutiğinin birincil amacı insanın varoluşunu anlama temelinde ele almak ve varoluşun ancak anlama sayesinde nüfuz edilebilir bir kavram olduğunu felsefi olarak delillendirmektir.

Gadamer’in ontolojik hermeneutiğinin birincil amacı insanın varoluşunu anlama temelinde ele almak ve varoluşun ancak anlama sayesinde nüfuz edilebilir bir kavram olduğunu felsefi olarak delillendirmektir. O bunu, başta Heidegger olmak üzere Dilthey, Husserl gibi filozofların görüşlerine bolca atıfla yapar. Bununla birlikte sınırlarını tespit etmeye çalıştığı kendi yöntemini, Husserl’in epistemolojisinden ve Heidegger’in Dasein’ından özenle ayırır.

West’e göre Gadamer’in tek felsefi yöntem olarak kabul ettiği ontolojik hermeneutiği, doğrudan Heidegger’in felsefesi içerisinden çıkmakla birlikte onun esas ilgisi varlığın anlamını açık hale getirmeye çalışan ontolojik probleme değil, dil, yorum ve sanat üzerine yönelmiştir. Gadamer’in hermeneutik yönteminin ayırıcı karakterini ortaya koymak için, hermeneutiğin Dilthey’de ilk ortaya konduğu şekliyle arasındaki farka dikkat etmek gerekir. Buna göre Gadamer için anlama, bir nesne karşısında konumlanmış öznenin öznel bir faaliyeti değildir. O daha ziyade bizzat insanın var olma tarzıdır. Yani Gadamer’in yapmaya çalıştığı şey, Dilthey’de olduğu gibi insan bilimlerinin tipik yöntemi olarak epistemolojik bir hermeneutik ortaya koymak değil, insanın doğasının ve bütün bir tarihsel varoluşunun, anlama ve yorumlama faaliyetinde içerilen hakikatin tespiti vasıtasıyla açıklanmasıdır. Bu ise ontolojik hermeneutiktir.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Bilgi" sayısında...

 



İlgili Konular hermeneutik Gadamer
Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

İspanyol düşünür José Ortega y Gasset ile Fransız düşünür Jean Baudrillard’ın ele alacağımız eserlerinde; inançlarını yitirmiş, bir amacı olmayan, dolayısıyla boşlukta, buna rağmen kendini en değerli olarak gören ilginç bir insan tipi ve bu tiplerin oluşturduğu yığınlarkitleler anlatılır.

Bilgi ekonomisinin 1990’lı yıllardan bu yana ülkelerin gelişmesinde önemli bir rol oynadığını söylemek mümkündür. Modern ekonomide bilgiye sahip ülkeler iktisadi manada gelişme yönünde hareket etmiştir

Günümüzde insanlar, öncekinden çok daha yüksek hızlarda daha büyük miktarlarda veri üretiyorlar ve bu verilerin çeşitliliği, birkaç on yıl öncesine göre çok daha karmaşık ve karmaşıklaşmaya da devam ediyor.

Türkiye’de modern anlamda yükseköğretim anlayışının kurumsallaşması, bir çağdaşlaşma sorunu olarak görülmüş ve bilimsel anlayışın bu doğrultuda yapılanması, Osmanlı'nın son döneminde başlayan modernleşme süreciyle olmuştur.

Bilgi, güç ve söylem, felsefecileri, düşünürleri ve sosyal bilimcileri yıllarca meşgul etmiştir. Bu üç kavram dünyayı tanıma ve sosyal olgular üzerinde fikir yürütme aşamasında değişik yöntem ve analizlerin doğmasına, yeni görüş ve düşüncelerin ortaya atılmasına sebep olmuştur.

İslâm dünyasının son asırlarda yaşadığı bunalım, Batı dünyası karşısındaki yenilgisi, bu yenilginin sebepleri ve muhtemel çözüm yolları bu dünyaya ait her entelektüelin zihnindeki temel sorulardan birini oluşturmaktadır.


En Çok Okunanlar