18 Nisan 2021

  • Paylaş
güvenlik, ekonomi, iktidar: türkiye için kavramsal bir deneme

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

16 Ekim 1962 tarihinde Amerikan U-2 keşif uçağı, Küba’nın üzerinden yaptığı rutin uçuşlarından birinde, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ni hedef almış; nükleer füzeleri yerleştiren Sovyet çalışanlarını ve çalışanların tertibatlarını fotoğraflamıştır. Durum, Başkan Kennedy’ye ulusal güvenlik danışmanı McGeorge Bundy tarafından hemen bildirilmiş ve bu keşif neredeyse dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirmiştir.1

2 Temmuz 1997’de, borsada yer alan aktörlerin saldırılarına karşı ulusal para birimi olan bahtın değerini korumaya çalışırken 23 milyar Amerikan doları kaybeden Tayland hükûmeti, uluslararası piyasalarda para birimini dalgalanmaya bırakmıştır.2 Bu olayın neticesinde baht, bir günde yüzde on beş değer kaybetmiştir ve aynı gün içinde bu problemler diğer Doğu Asya ülkelerine de bulaşıcılık etkisiyle yayılmıştır. Bölgedeki kurumsal iflaslar, iktisadî büyümedeki ve istihdamdaki düşüşler, hükûmetlerin çöküşü, protestolar, ayaklanmalar ve sivil şiddet binlerce can almıştır.3

Bahsi geçen olaylardan iki yıl sonra, 17 Ağustos 1999’da Türkiye Sakarya’da çok sayıda can ve önemli miktarda mal kaybının yaşandığı şiddetli bir deprem meydana gelmiştir. Bu doğal afet, vatandaşların can ve mal kayıpları yaşamalarının yanı sıra, iktidarda bulunan koalisyon hükûmetini de iktisadî, siyasî ve içtimai açıdan zor durumda bırakmıştır.4

11 Eylül 2001 günü, on dokuz erkekten oluşan bir grup; Boston, Newark ve Washington’dan dört uçağa binip, kalkışın birkaç dakika sonrasında uçakları kaçırarak New York ve Washington DC’ye yönlendirmişlerdir. Bu uçakların ikisi Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine, diğer biri Pentagon’a ve sonuncusu ise Pennsylvania’da bir tarlaya çarpmıştır. İkiz kuleler, yandıktan sonra çökmüştür. Saldırılar, üç binden fazla insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş, binden fazla kişi de yaralanmıştır.5

2005 yılında, ABD’nin finans piyasalarında risk düzeyi yüksek, güvenilirliği düşük bireylere daha önceki dönemlerde verilmeye başlanan mortgage kredilerinin olumsuz etkileri görülmeye başlanmıştır. 15 Eylül 2008 tarihinde ise, Lehman Brothers’ın iflasını açıklamasıyla tetiklenen mortgage krizi Avrupa’ya ve Japonya’ya sıçrayarak bir likidite krizine ya da piyasadaki tanımlamalardan biri ile “finansal tsunami”ye dönüşmüştür.

31 Aralık 2019 tarihinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Ülke Ofisi; Wuhan Belediyesi Sağlık Komisyonu tarafından internet sitelerinde yapmış oldukları, Wuhan’daki “viral zâtürre” vak’alarına ilişkin basın açıklamasını siteden edinmiştir. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra, küresel salgına dönüşen bu hastalık sonucunda dünya çapında 62.555.683 vak’a yaşanmış, 1.457.098 kişi vefat etmiştir.6

Küresel olaylara ve problemlere ait bu altı örnek, “güvenlik” adı altında isimlendirilen ve anlaşılan birçok küresel olaydan ve problemden sadece birkaçıdır. Güvenlik meseleleri ve güvenlik çalışmaları hakkındaki bu örnekler, iki önemli gerçeği vurgulamaktadır:7

Yaşanılan olaylar sadece tek bir sebeple bağlantılı değildir; birbiri içine geçmiş neden ve sonuç ilişkileriyle karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu olaylar; insanların ve sistemlerin hayatlarını sürdürebilme, refah yaratma yetenekleri ile bu refaha sahip olma ve içtimai uyum ile ilgili önemli problemlerine işaret etmektedir;

Akademisyenler ve politika yapıcılar arasında, güvenlik politikalarının nasıl meydana getirileceği ve hangi problemlere odaklanılması hususunda hemfikir değildirler. Aynı zamanda, güvenliğin nasıl kavramsallaştırılması veya kavramın hangi yönünün ön plana çıkarılarak çalışılması gerektiğine dair ortak bir anlayış yoktur.

1 Bryan Brown, “The Cuban Missile Crisis”, Junior Scholastic, Cilt (C): 115, Sayı (S): 3, 01 Ekim 2012, s. 12. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından Küba Füze Krizi, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) tarafından Karayip Krizi şeklinde tanımlanan ve Kübalıların anlatımında Ekim Krizi olarak geçen bu olayı ulusal çıkarın sorgulanması bağlamından farklı bir bakışla incelemek için lütfen bakınız: Jutta Weldes, Constructing National Interests: The United States and the Cuban Missile Crisis, Minnesota, University of Minnesota Press, Ağustos 1999.

2 Ijaz Nabi ve Jayasankar Shivakumar, Back from the Brink: Thailand’s Response to the 1997 Economic Crisis, Washington DC, World Bank, Haziran 2001, (Çevrimiçi) http://dx.doi.org/10.1596/0-8213-4949-X, ss. 22-23.

3 Anthony Burke, “Security”, An Introduction International Relations: Australian Perspectives, (Ed.) Richard Devitak vd., Cambridge, Cambridge University Press, 2007, ss. 144-145.

4 İsmail Aktürk ve Mesut Albeni, “Doğal Afetlerin Ekonomik Performans Üzerine Etkisi: 1999 Yılında Türkiye’de Meydana Gelen Depremler ve Etkileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, C: 7, S: 1, 2002, ss. 6-12.

5 Burke, a.y..

6 World Health Organization (WHO) (Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)), “Timeline of WHO’s Response to COVID-19”, https://www.who.int/news/item/29-06-2020-covidtimeline, 09.09.2020; John Hopkins University Coronavirus Resource Center, “Global Map”, https://coronavirus.jhu.edu/map.html, 29.11.2020.

7 Burke, a.y..

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin İktidar sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Düşünce Dergisi’nin, iktidar kavramını enine boyuna tartıştığı ve farklı disiplinlerin bakış açılarını bir araya getirerek geniş bir perspektiften meselenin anlaşılmasına gayret ettiği yeni sayısı huzurlarınızda.

İktidarı herkes hayal eder, arzu eder. Bunda bir belirsizlik yok. Öte yandan iş, “istemeye” yani “irade etmeye” geldiğinde bu kadar emin olamıyoruz. Çünkü devlet ya da talih kuşu, her isteyene değil; istediğine konar. Zaten her isteyenin iktidar sahibi olamayacağı gerçeğini, gücün doğası ya da doğa yasası olarak güç bize söyler.

Yüzyılın başına göre hemen her alanda olduğu gibi ekonomik iktidar ile siyasi iktidar arasındaki ilişkilerde önemli değişmeler yaşandı. Önceleri ekonomik iktidarı elinde tutanlar siyasi iktidara sahip olurken günümüzde bu süreç tersine döndü. Toplumda siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların ya da iktidarı denetleyenlerin ekonomik iktidara da sahip oldukları görüldü.

Neoliberalizm ile birlikte devletler, girişimcilik ile ilgili birtakım özgürlüklerin sağlanması ve serbest ticaretin gerçekleşmesi için kurumsal çerçeveyi oluşturmuştur. Ancak, bu kurumsal çerçeve, insanların refahına yönelik oluşturulmaya çalışılsa da kapitalizmin sermaye ile ilişkisinin yoğunlaşmasıyla bu çerçeveler uluslararasılaşma çerçevesinde finansallaşmayı tetiklemekte ve bireylerin gelirlerinin, finansal sisteme, borçlanmaları karşılığında dâhil edilmesine neden olmaktadır.

Bireyler, tüketilen nesneler çağının edilgen unsuruna; tüketmek için üreten kişilere dönüşmüştür. Bu dönüşümün temelinde, zihniyette olduğu kadar uygulama alanı olan pazarların da yoksunluk çektiği ahlâk unsurunun kullanılamayışından söz edilebilir.

yirmi birinci yüzyılın teknoloji temelli iktidarı

Enformasyonun ve toplumun, yapay zeka ve bilgisayarlar/bilgisayar ağlarınca kontrol edilmeye başlanması, aynı zamanda toplumsal iktidarların daha da güçlenmesine ve -bu iktidar güçleri üzerinde hiçbir söz hakkı bulunmayan- sıradan insanların paranoyalarının en üst düzeylere taşınmasına da yol açmıştır.


En Çok Okunanlar