13 Ocak 2024

  • Paylaş
kitap değerlendirmesi: kitleler psikolojisi

Bireyler bir araya gelip bir kitle oluşturduklarında bir “kolektif şuur”un etkisi altına girerler. Bundan sonra ayrı ayrı düşünen ve karar alan bilinçli insanlar değil, tek bir zihniyetle hareket eden bir yığın haline gelirler. Bu nedenle kitle halindeki bir kişiden bilinçli muhakemeyle alınmış kararlar beklemek yersizdir.

“Kitleler hiçbir zaman gerçeğe susamamıştır.”
Gustave Le Bon

Manipülasyon, kelime olarak “ustalıkla yönetmek veya kullanmak; kurnazca, adil olmayan veya sinsi yollarla özellikle kendi çıkarına olacak şekilde kontrol etmek veya üzerinde oynamak” anlamlarını taşıyor. Manipülasyon son zamanlarda her ne kadar ikili ilişkilerdeki bir sorun olarak anılsa da toplumsal alanda da hayatımızın bir gerçeği. Peki ne oluyor da bizler toplum olarak bu kadar kolay manipüle ediliyoruz? Yani amiyane tabirle; bizim aklımız yok mu? Elbette var ama aklımız bir koşulda normalde çalıştığı şekilde çalışmıyor: Bir kitlenin parçası olduğumuzda. Bir kitlenin parçası olmanın ne demek olduğunu anlamak için Gustave Le Bon’un 1895 yılında yayınlanan eseri “Kitleler Psikolojisi”ni incelemekte fayda var.

Siyasi geçmişi ayaklanmalarla, yıkılıp yeniden kurulan imparatorluklarla ve son raddede bir kurtarıcı olarak ilan edilen cumhuriyetlerle dolu olan Fransa’da doğan Gustave Le Bon, bir sosyolog ve antropologdur. Yaşadığı yıllar; Fransız Devrimi’nin sarsıcı etkilerinin hissedildiği, imparatorlukların yerini milli devletlerin aldığı ve en önemlisi de kalabalık insan topluluklarının siyasi alanda etkin hale geldiği 19. yüzyılın ikinci yarısını kapsamaktadır. Le Bon; sesi gürleşen kalabalıkların ya da ifade ettiği üzere kitlelerin, gücü artık eline aldığını ve yeni çağın “Kitleler Çağı” olacağını belirtmektedir. Kitlelerin bu gücü elde etmelerinin temelleri zihinlerde bir fikir olarak çok önceleri şekillenmiş, sonra da teorideki bu fikri tek tek hayata geçiren kişilerin birleşmesiyle tamamıyla gerçekleşmiştir. Bu birleşmenin sonucunda ortaya çıkan sendikalara, iş borsalarına ve amele sandıklarına dikkat çekerken kitlelerin haklarını arama davalarının o zamanki toplumları iptidai komünizme ve dolayısıyla bir yıkıma götüreceğine işaret etmektedir. Gustave Le Bon’un her türlü ihtilale ve sosyalizme karşı şüpheli yaklaşımı bu görüşlerin ortaya çıkmasında elbette etkili olmuştur (Bayındır, 2022).

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "manipülasyon" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Bernays’a göre bir tüketiciye ürün satarken akla hitap etmek yanlıştı. Örneğin bir araba için “Bu arabayı almalısınız.” yerine “Bu arabayı alırsanız iyi hissedersiniz.” demek ürün ve tüketici arasındaki bağdan dolayı daha etkiliydi.

Üzerinde durulan konulardan biri internete ve sosyal medyaya giren bireylerin bütün hareketlerinin takip edilmesidir. Birey bazında kişilerin nelerden etkilendikleri, neleri beğendikleri, neleri sevmedikleri ve onları hangi duyguların harekete geçirdiği bilinmekte ve böylelikle her kullanıcının bir modeli oluşturulmaktadır

Canetti, çalışmasına “kitle” kavramını veya fenomenini çözümleyerek başlar. Buna göre kitle, asıl emeli olan deşarj anına ulaşmayı arzu ve ümit eden bir topluluktur.

Bireyler bir araya gelip bir kitle oluşturduklarında bir “kolektif şuur”un etkisi altına girerler. Bundan sonra ayrı ayrı düşünen ve karar alan bilinçli insanlar değil, tek bir zihniyetle hareket eden bir yığın haline gelirler. Bu nedenle kitle halindeki bir kişiden bilinçli muhakemeyle alınmış kararlar beklemek yersizdir.

Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları ile kıyaslandığında sosyal medyanın “kamusal alan” potansiyeli taşıdığı söylenebilir; ancak hiçbir tesir ve yönlendirme olmaksızın insanları kendiliğinden örgütleyecek güçte olup olmadığı tartışmalıdır. Sosyal medyadaki örgütlenme ne kadar kendiliğinden ne kadar manipülatif?

Twitter’da amaç mesaj paylaşmaktı, Instagram’da ise asıl odak fotoğraftaydı. Kalple beğenmeyle birlikte öz onay bağımlılığı sorununa dönüşecek bir furya başladı. “Selfie” çılgınlığı ile birlikte mecra da büyüdü. Reklamcılar, geleneksel yollardan ulaşamayacaklarıkadar takipçiye sahip girişimci Narkissoslar, yani influencerlar aracılığıyla insanlara ulaştı.


En Çok Okunanlar