“Etik”, bireyin belli bir durumda ifade etmek istediği değerlerle ilgiliyken; “ahlâk”. bu değerlerin uygulamasıyla ilgilenmektedir. Bir başka ifadeyle; etik usûl veya biçim, ahlâk ise esas ya da içerik ile ilgilidir.
Olağanüstü şartlar, olağan dışı kararlarla karşılanır. Olağan dışı kararlar, kurallaştığı veya kurallaşmış gibi bir görüntü kazandığı zaman, yeni bir ahlâk oluşuyor gibi gözükse de (bu görüntü yanıltıcıdır; ahlâk mahiyeti gereği olgulara bağlı olamayacağı için, olgulara bağlı kurallara ahlâk denemez; çünkü ahlâk mahiyeti gereği olguları önceler ve şekilendirir), yeni talepler ile birlikte ortaya çıkması muhtemel bir düzende, talepler istikrarlı olamayacağı için, istikrar kazanamaz.
Kendisini unutmuş, dedesine nefret duyan ve bu nefreti bazen daha uzak cetlerine abartılı güzellemelerle açığa vuran, olmadık yerlerde kendine köken arayan, kâh Batılı olmaktan oldukça sevinçli ve mutlu, kâh eskinin hasreti ile hüzünlü ve öfkeli, adeta bipolar bir toplumuz.
Dinî kültürümüzün omurgasını oluşturan İslâmî geleneğin dokunulmazlık kazanacak şekilde kutsanması ve eleştiri karşısında gelişim imkanını kapatan savunmacı yaklaşım da, modern iktisadî düzen içerisinde yaşayan Müslümanın, ahlâkî ikilemler yaşamasına sebep olmaktadır.
"Ahlâk meselesinde Nurettin Topçu istisnai bir yerde duruyor."
Toplumsal ve siyasal yaşamda ahlâkî değerlerden sapma yozlaşma kavramı ile ifade edilmektedir. Toplumsal ve siyasî yozlaşma birbirini besleyen süreçlerdir. Toplumun aynası olan siyasetteki yozlaşma, toplumun ahlâkî değerlerindeki yozlaşmanın sonucudur.