17 Mart 2023

  • Paylaş
transhümanizm insan için anlam ve değer üreten yeni bir din olabilir mi?

Transhümanizmin de sözü edilen dinî geleneklere benzer şekilde insanlığı felaha ulaştıracağını iddia ettiği birtakım hedef ve ya da vaatleri ortaya koyuyor olması, onu dinsel içerikli “tekno-eskatolojik” bir hareket olarak değerlendirmeyi zorunlu kılıyor gibi görünmektedir.

İnsanlığın tarihsel serencamında inanç/din hep var olagelmiştir. İlk insanla başladığı noktasında fikir birliği edilen inanç/din, insanla benzer bir kaderi paylaşarak mütemadiyen kendini yenilemiş ve çeşitlendirmiştir. Böyle bir çeşitlenmeyi ortaya çıkaran sebeplerden biri -Tanrı’yı dinin kaynağına yerleştiren dinler açısından ele alındığında- “Tanrı’nın müdahalesi” iken; dinin kaynağına Tanrı-dışı varlıklar manzumesini yerleştiren kimi din bilimci ve teologlar açısından ise “insanın kendisini, çevresini, evreni kısaca varlığı anlamlandırma arzusu”, sözü edilen çeşitliliğin bir diğer sebebidir. Sonuç olarak burada en temelde, din denilen yapıları ortaya çıkaran iki varlıktan söz edilebilmektedir: Tanrı ve insan.

Eğer kuruluşu itibariyle günümüze en yakın ve en genç dünya dini olan Sihizm (Kuruluşu 15. yy) esas alınırsa, Sihizm’den günümüze değin şu anda kaynağını aşkın bir varlığın yahut ilahi vahyin yerleştirildiği yeni müesses bir dinin varlığından yahut kuruluşundan söz etmemiz mümkün görünmemektedir. Ancak insanın, kendisini ve âlemi anlamlandırma çabasının devam ediyor oluşu ve “inanma”nın, bir ihtiyaç olarak insan fıtratındaki mevcudiyeti; bu ihtiyacın tatmin edici düzeyde giderilemediği, çağın getirdiği yenilik, soru ve sorunlara uyumda zorluk yaşayan kimi “dogmatik” dinler (örn. Hıristiyanlık, Hinduizm) içerisinde insanın, dinin yeni yorum biçimlerini ortaya çıkarmasını hatta söz konusu dinlerden bağımsız yeni birtakım dinî anlayış ya da hareketleri oluşturabilmesini mümkün kılabilmektedir. Bu çerçevede özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çoğunlukla Amerika, Asya ve Avrupa’da görülmeye başlayan, Moonculuk, Siyantoloji(Scientoloji), Tanrı’nın Çocukları (The Children of God), Osho gibi yeni dinî akımları bu minvalde değerlendirmek gerekecektir.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Aslında pozitivizmin sunduğu türden kesin bir ilerlemecilik fikri bir yanlışlık olarak ortada dursa da bu durum insan hayatında ya da dünya tarihinde hiçbir şekilde bir ilerlemenin olmadığı anlamına gelmez. Pozitivist ilerleme, bir genelleme sonucunda ilerlemenin kesin şekilde iyi olduğuna hükmetmiş bir yaklaşımdır ve yanılgısı da bu hükmünden kaynaklanmaktadır.

Son tahlilde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, insan ve eğitim fenomenine yaklaşımda resmi ağızdan akıl-kalp kutupsal sinerjisi vurgusuyla bir ilke imza atmış ve fakat tinsel meşruiyet açısından aynı önemli opsiyonu, gönlü düşüncenin stepnesi kılan ayrıntılı öneri ve düzenlemelerdeki vurgularla bloke etme yoluna girmiştir.

Bu kitap, İslam tarihinde Müslümanlar arasında var olan fikir ve inanç birliğini inkâr etmiyor. Aksine bu meseleyi “İslam dünyası” fikrinden ve bu fikrin üretildiği bağlamdan ayırıyor. “İslam dünyası” fikrinin iddia ettiği siyasi kader birliği fikrinin on dokuzuncu yüzyılda belirdiğini ifade ediyor.

Medeniyet tecrübemizi ve tefekkür tarihimizi, medeniyetimizin kendi gökyüzü altında inceleyen Fazlıoğlu, “ışk-amel-hâl”in “akılnazar-kâl”e tercih edildiğini söyler. Böylece tasavvuf ve halk terbiyesi önceliği ilm’e değil ışk’a vermiştir.

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.


En Çok Okunanlar