17 Mart 2023

  • Paylaş
türkiye’de gençlik ve din (internet öncesi ve sonrası bağlamında bir değerlendirme)

İnternetten önce kişiyle din arasındaki temel aktörler başta dini yayınlar ikinci olarak da dini kişilikler, araştırmacılar ve nasihatçilerdi. Dolayısıyla gençliğin dini tutumu söz konusu olduğunda parametreleri bunlar belirliyordu. Söz konusu süreci üç parametre ekseninde değerlendirmek mümkündür.

Sosyoloji bilimi açısından gençlik biyolojik ve psikolojik faktörlerden daha çok sosyolojik faktörler açısından önemli görülmektedir. Öyle ki sosyolojide gençliğin “sosyal ve kültürel olarak inşa edilmiş bir statü” olduğu ileri sürülmüştür. Diğer yandan bu statünün oluşmasında dinin de yadsınamaz bir yeri bulunmaktadır.1 Hatta geleneksel toplumların çoğunda din temel bir değer olarak görüldüğünden yeni kuşakların bu değerlere göre yetişmesi toplumun biricik hedefi olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla bir toplumdaki genç nüfusun dinle arasındaki ilişkisinin çözümlenmesi hem o toplumun dini dünyası hakkında hem de o toplumdaki gençliğin toplumla ne ölçüde bütünleşebildiğine dair fikir verecektir.

Bu çalışmada Türkiye’deki gençliğin dinle ilişkisi internet öncesi ve internet sonrası bağlamında mercek altına alınmaktadır. Konunun merkezine internetin yerleştirilmesi bilhassa günümüz gençliği ile 1990’lardaki gençliğin dinle ilişkilerini karşılaştırmak açısından elverişli bir perspektif sunmuştur. Mesela internetten önce reenkarnasyon ve satanizm gençler arasında ilgi görmüşken internetten sonra deizm ve ateizm ilgi görmeye başlamıştır. Bu bakış açısı, internetin yeni dindarlıklar ve din karşıtlıkları üzerinde nasıl etki ettiğini göstermesi açısından ufuk açıcı olmuştur.

Gençlik ve yeni dindarlık biçimleri söz konusu olduğunda kuşkusuz akla ilk olarak dini bireyselleşme, dini radikalleşme, öze dönüşçülük,Yeni Dini Hareketler gibi modern dönemde ortaya çıkmış kavramlar gelmektedir. Bunların içinden dini radikalleşme ve öze dönüşçülük kavramları özellikle önemlidir. Çünkü modern dönem genellikle dindarlığın azalması ve sekülerleşmenin artmasıyla karakterize olmuştur. Oysa bunlar modernizmin bütün karşı koyuşlarına rağmen ortaya çıkmış yeni dindarlık biçimleridir. Üstelik her ne kadar gençlikle sınırlandırılamasa da gençlik açısından göz ardı edilemez bir dünya görüşü sunmaktadır. Ancak söz konusu dindarlık biçimleri bu çalışmanın konusuna dâhil edilmemiştir. Çünkü ilk olarak kapsam bunun için yeterli değildir. İkinci olarak da bunlar doğrudan internetle ilgili olgular değildir. Deizm ve ateizmin bu yazıda internetle irtibatlandırılması bu iki klasik olgunun internetle birlikte ortaya çıktığını savunmak manasında değildir. Deizmin internet sayesinde popülerleştiğine, ateizmin ise siyasallaştığına yönelik kanıtlar sunulmaktadır. Bu da internetin dindarlıklar ve din karşıtlıkları üzerindeki dönüştürücü etkisini göstermesi bakımından önemlidir.

1 Hakkı Karaşahin, “Gençlik ve Din”, Din Sosyolojisi El Kitabı, ed. Niyazi Akyüz - İhsan Çapçıoğlu (Ankara: Grafiker Yayınları, 2012), 241, 243.

2 Dini bireyselleşme, dini radikalleşme ve öze dönüşçülük hakkında bir inceleme ve Türkiye’deki üniversite gençliğine yönelik dini bireyselleşmeyi konu alan bir araştırma için bk. Sıddık Ağçoban, Üniversite Gençliğinde Dini Bireyselleşme (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2020).

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Aslında pozitivizmin sunduğu türden kesin bir ilerlemecilik fikri bir yanlışlık olarak ortada dursa da bu durum insan hayatında ya da dünya tarihinde hiçbir şekilde bir ilerlemenin olmadığı anlamına gelmez. Pozitivist ilerleme, bir genelleme sonucunda ilerlemenin kesin şekilde iyi olduğuna hükmetmiş bir yaklaşımdır ve yanılgısı da bu hükmünden kaynaklanmaktadır.

Son tahlilde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, insan ve eğitim fenomenine yaklaşımda resmi ağızdan akıl-kalp kutupsal sinerjisi vurgusuyla bir ilke imza atmış ve fakat tinsel meşruiyet açısından aynı önemli opsiyonu, gönlü düşüncenin stepnesi kılan ayrıntılı öneri ve düzenlemelerdeki vurgularla bloke etme yoluna girmiştir.

Bu kitap, İslam tarihinde Müslümanlar arasında var olan fikir ve inanç birliğini inkâr etmiyor. Aksine bu meseleyi “İslam dünyası” fikrinden ve bu fikrin üretildiği bağlamdan ayırıyor. “İslam dünyası” fikrinin iddia ettiği siyasi kader birliği fikrinin on dokuzuncu yüzyılda belirdiğini ifade ediyor.

Medeniyet tecrübemizi ve tefekkür tarihimizi, medeniyetimizin kendi gökyüzü altında inceleyen Fazlıoğlu, “ışk-amel-hâl”in “akılnazar-kâl”e tercih edildiğini söyler. Böylece tasavvuf ve halk terbiyesi önceliği ilm’e değil ışk’a vermiştir.

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.


En Çok Okunanlar