18 Mart 2023

  • Paylaş
ailenin tiktok halleri

TikTok’ta ailelerin ürettiği içeriklere bakıldığında her gün binlercesi üretilen ve yayınlanan bu içeriklerle aile içi ilişkilerdeki kültürel normların olumsuz yönde dönüşeceğini söylemek mümkündür. Şöhrete erişme isteğini de içinde barındıran paylaşılan içerikler, bireylerin bu uğurda aile mahremiyetlerini hiçe saymalarına sebep olmaktadır. Bu durumun ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getireceği şüphesizdir.

Gelişen iletişim teknolojileri, coğrafyalar arasındaki mesafeden kaynaklanan iletişim anlamındaki uzaklığı ortadan kaldırmıştır. Bu açıdan bakıldığında McLuhan’ın 1900 yılından sonraki zaman dilimi için kullanmış olduğu “Yeniden Kabileleşme Çağı” adlandırması internet ve gelişen diğer yeni iletişim teknolojileriyle beraber düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelmektedir. Bu bağlamda insanların çeşitli motivasyonlarla bir araya geldikleri sosyal medya uygulamalarını birer “küresel köy” olarak nitelendirmek yanlış olmayacaktır (Laughey, 2010: 28-29). Sosyal medyanın yaygınlaşması ve paylaşılan içeriklerin çok kısa zamanda dünya çapında yayılabilmesi küresel bir kitle kültürünün oluşmasına katkıda bulunmuş ve sınırların ötesindeki insanlar sosyal medyanın ortak diliyle birbiriyle benzeşir hale gelmiştir.

Yeni medyanın ortaya çıkışını müteakip sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasını sağlayan ortam, hızlı ve pratik iletişimin kitlelerce benimsenmesine sebep olmuştur. Bu durum da mecburen platformlar özelinde bazı kısıtlamaları beraberinde getirmiştir. Bu kısıtlamalara en bilinen örnek olarak önce 140 karakter ve daha sonrasında 280 karakter kısıtlamasıyla Twitter uygulaması örnek olarak verilebilir. Ancak bu limit artırımının paylaşılan tweetlerin karakter uzunluklarına fazla bir etkisi olmamıştır (Perez, 2018). Bu kısıtlamanın yakın zamanda kaldırılacağı söylenmektedir (Yeniçağ, 2022). TikTok uygulaması da bir görsel içerik paylaşımı platformu olarak süre kısıtına sahiptir. Önceleri 60 saniye olan bu kısıtlama, sonrasında 3 dakikaya çıkmıştır ve bu süre kısıtı yakın zaman önce 10 dakikaya çıkarılmıştır (Akşam, 2022). Bu süre artırımın altında yatan sebebin, uzun süreli videolarla YouTube uygulamasıyla rekabet edebilmek istenmesi olduğu söylenmektedir (Wright, 2022). Esasında sosyal medya araçlarının süre, uzunluk vs. ile ilgili yaptığı değişikliklerin ve eklemelerinin (Twitter’da video paylaşma özelliği ve YouTube ve Instagram’da kısa video paylaşma özelliği getirilmesi vs.) temelinde rekabet olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aralarında yöndeşme gerçekleşen sosyal medya araçları birbirlerinin etkinlik alanlarına girerek rekabeti kazanmayı amaçlamaktadırlar. Bu yöndeşme her ne kadar süreklilik arz eden bir süreç olsa da sosyal medya araçlarının karakteristik özelliklerinin kullanıcılar açısından öneminin değiştiği söylenemez. Aslında bu durumun, uygulamaların kendi hâkimiyet alanlarını tahkim etmelerini sağladığı bile söylenebilir. Buna örnek olarak TikTok verilebilir. Facebook, Instagram ve YouTube’a kısa video özelliği kazandırıldığından beridir söz konusu sosyal medya araçlarında TikTok filigranlı videolar izlenebilmektedir. 

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Aile" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Geleceğe dair çıkarımlar bugünden bağımsız olarak yapılamazlar. “Olmakta olan nedir?” sorusu, geleceği tahayyül etmeyi de kolaylaştırır. Bir gelecek, şimdi burada olmayan bir geleceğe, olmayan o yere dair tahayyül olan ütopyalar ve distopyalar da şimdinin tarihi olarak nitelendirilirler.

Dijitalleşme ile birlikte aileyi bir araya getiren dinsel ritüeller de sekteye uğramaktadır. Dijitalleşmenin kutsal değerler üzerinde uyguladığı baskı nedeniyle ailevi dayanışma giderek zayıflamaktadır. Bugün gençler, fiziki mekândan kopuk bir şekilde siber evrende evsiz ve sanal bir varlık olarak yaşamaktadır.

TikTok’ta ailelerin ürettiği içeriklere bakıldığında her gün binlercesi üretilen ve yayınlanan bu içeriklerle aile içi ilişkilerdeki kültürel normların olumsuz yönde dönüşeceğini söylemek mümkündür. Şöhrete erişme isteğini de içinde barındıran paylaşılan içerikler, bireylerin bu uğurda aile mahremiyetlerini hiçe saymalarına sebep olmaktadır. Bu durumun ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getireceği şüphesizdir.

Reality şovlar o dönemde yalnızca ünlülerin hayatının kamuoyuyla buluşturulduğu, bir anlamda halkla ilişkiler işi olmaktan çıkıp tek bir ailenin boşanma sürecinin konu edildiği, “ucubelerin”, dezavantajlı insanların hayatlarını resmeder bir hale geldi. Bu anlamda 1970’li yılların dönüşüm süreci, reality şov programlarına kapı araladı.

Savaş sebebiyle göç eden aileler daha çok sorunlarla muhatap oluyorlar elbette. Bunlar aile birliğinin bozulması, yolda karşılaşılan güçlükler, ölümler, çocuk, kadın ve erkeklerin kaçırılması, resmi ve gayrı resmi geçişler, göç edilen ülkede yaşanan başlıca ekonomik, kültürel, psikososyal zorluklardır.

Siyasal aile konusu, esaslı şekilde ilk olarak İbn Haldun tarafından ele alınmış konulardan biri olarak karşımıza çıkar. Nitekim Haldun’a (Hassan, 2015, s. 207-209) göre devletin kurucu gücü asabiyete dayanır. Asabiyet ise devleti kuran insan gücünün aile bağlarına gönderme yapar. Diğer tabirle bu bir “kandaşlık” vurgusudur.


En Çok Okunanlar