12 Ocak 2024

  • Paylaş
söylemden imaja: sömürgenin filmsel bedenlenmesi

Sömürge sineması uygarın ilkeli, beyazın beyaz olmayanı yenebileceği tekrarları üretmektedir. Sömürge sonrası sineması ise bu minvalde sömürgenin fantezik olarak ürettiğini kolonyal ağdan kurtularak manipülasyonu gerçeğin iziyle teyit çabasından doğmaktadır.

Sömürge, söylem üzerine kurulurken bilgiye ve imaja ihtiyaç duymaktadır. Bilgi de imaj gibi kendisine nesnel bir kaynak aramamaktadır. Sömürgeciliğin inşası antropoloji bilimi kadar kurmaca metinlerle de oluşmaktadır. Manipülasyon ise etkilemek, nihai olarak da denetlemek üzerine kuruludur. Ayrımın, farkın ortaya çıkarılması aslında ırksal, kültürel hiyerarşinin de harcını oluşturmaktadır. Emperyalizmde saklı olan ekonomik gücün emek istismarına dayalı genişlemesi, metropolün koloni üzerine tahakkümünü artırması değil, beyaz olanın üstün olmasını benimsetmesidir. Bu anlamda White Supremacy (Beyaz Üstünlük) bir ideal değildir. Bunun işlevsel uzantısı daha çok beyazın kendi dışındakilerle ilgili temasının şiddetini belirlemesidir. White Supremacy’e eşlik eden bir diğer ideal ise White Man’s Burden’dir. “Beyaz Adamın Laneti” olarak düz çevirisi yapılan kavram, esasında beyaz adamın kendi dışındaki uluslara, burada beyaz adam ifadesini Batı Avrupa olarak sınırlamamız gerekmekte, “medeniyet misyonu götürme yükü” anlamına gelmektedir. Bu yönüyle medeniyet yükü, sömürgeciliğin ahlaki yakıtı olmaktadır. Sömürgecilik temelde yerli olanı, yerleşik olanı değişime zorlamaktan ziyade kendini sömürene karşı kompleks duygular geliştirme temelli manipüle etmektedir.

Antik Yunan’da ateşi çalıp insanlığa veren Prometheus miti gibi uygarlık nosyonu da verilmesi gereken, yukarı katlardan verildiği için bir lütuf olarak beyaz üstünlüğünü gündeme getirmekteydi. Sömürge kendini ilerici-gerici diyalektiğinde tahakkuk ettirmekte, şimdiyi yaşamakla modern bir ben inşası, sömürgeyi ise eskiyi yaşamakla malul bir Orta Çağ mahpusu olarak tanımlamaktaydı. Sömürgeciler, emperyalizmle karışmasına neden olacak biçimde işgal ettiği topraklardan yalnızca bir servet transferi yapmakla kalmaz, aynı zamanda işgal ettiği yerlere yerleşmeyi düşünür, topraklarında tarım yapar, ham madde ve onu işleme aldığı sanayi yönüyle devam eder. Kolonicilik, Roma’dan itibaren görülmektedir. Ancak postkolonyalizmin milat aldığı tarihsel nokta “Keşifler Çağı” olarak bilinen yüzyıldır. 15. yüzyılın sonları, kâşiflere, fatihlere bir unvan bağışlarken eylemin kendisi, harici olanı tanıma, yeni coğrafyalara ad koyma imkânı veren tanrısal bir öykünme içermekteydi. Bu yeni sömürge biçimi, yalnızca eşsiz ölçeği ile değil, aynı zamanda bilimi en önemli bilgi biçimi olarak görmesi ve belirli bir rasyonel bilme biçimini merkeze alarak kurulması gibi nedenlerle de daha öncekinden farklıydı. Yeni topraklar, bilimsel bilgi ışığında ölçülebilir alanlara, hâkim olunan topraklar ise ticari kapitalizm olarak geniş bir kaynağa dönüşüyordu. Bilimsel bilgi ve kapitalizmin beraberliği, Avrupalı sömürgecilerin küresel ölçekte etkili olmasının önünü açarak sömürgeci üstünlüğünün pekişmesini sağladı.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "manipülasyon" sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Bernays’a göre bir tüketiciye ürün satarken akla hitap etmek yanlıştı. Örneğin bir araba için “Bu arabayı almalısınız.” yerine “Bu arabayı alırsanız iyi hissedersiniz.” demek ürün ve tüketici arasındaki bağdan dolayı daha etkiliydi.

Üzerinde durulan konulardan biri internete ve sosyal medyaya giren bireylerin bütün hareketlerinin takip edilmesidir. Birey bazında kişilerin nelerden etkilendikleri, neleri beğendikleri, neleri sevmedikleri ve onları hangi duyguların harekete geçirdiği bilinmekte ve böylelikle her kullanıcının bir modeli oluşturulmaktadır

Canetti, çalışmasına “kitle” kavramını veya fenomenini çözümleyerek başlar. Buna göre kitle, asıl emeli olan deşarj anına ulaşmayı arzu ve ümit eden bir topluluktur.

Bireyler bir araya gelip bir kitle oluşturduklarında bir “kolektif şuur”un etkisi altına girerler. Bundan sonra ayrı ayrı düşünen ve karar alan bilinçli insanlar değil, tek bir zihniyetle hareket eden bir yığın haline gelirler. Bu nedenle kitle halindeki bir kişiden bilinçli muhakemeyle alınmış kararlar beklemek yersizdir.

Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları ile kıyaslandığında sosyal medyanın “kamusal alan” potansiyeli taşıdığı söylenebilir; ancak hiçbir tesir ve yönlendirme olmaksızın insanları kendiliğinden örgütleyecek güçte olup olmadığı tartışmalıdır. Sosyal medyadaki örgütlenme ne kadar kendiliğinden ne kadar manipülatif?

Twitter’da amaç mesaj paylaşmaktı, Instagram’da ise asıl odak fotoğraftaydı. Kalple beğenmeyle birlikte öz onay bağımlılığı sorununa dönüşecek bir furya başladı. “Selfie” çılgınlığı ile birlikte mecra da büyüdü. Reklamcılar, geleneksel yollardan ulaşamayacaklarıkadar takipçiye sahip girişimci Narkissoslar, yani influencerlar aracılığıyla insanlara ulaştı.


En Çok Okunanlar