13 Ocak 2024

  • Paylaş
kitap değerlendirmesi: şimdi reklamlar

Twitter’da amaç mesaj paylaşmaktı, Instagram’da ise asıl odak fotoğraftaydı. Kalple beğenmeyle birlikte öz onay bağımlılığı sorununa dönüşecek bir furya başladı. “Selfie” çılgınlığı ile birlikte mecra da büyüdü. Reklamcılar, geleneksel yollardan ulaşamayacaklarıkadar takipçiye sahip girişimci Narkissoslar, yani influencerlar aracılığıyla insanlara ulaştı.

Dikkatimizi içeriğini tam olarak okumadan onayladığımız anlaşmalarla ücretsiz içerikler sunan şirketlere sunuyoruz. Yolda yürürken billboardlarda bize kendini hatırlatan markalara gözümüz takıldığında aslında dikkatimiz çalınmış olmuyor mu? Reklamlardan kurtulmak için premiuma geçmenin yollarını arıyoruz, hatta sanki yeni iki sınıf bile oluştu: Standart üyeler ve premium üyeler... Peki nereden çıktı bu reklamlar ve dikkatimiz neden bu kadar kıymetli? Tim Wu’nun 2016 yılında yazdığı ve 2017 yılında Başak Karal’ın titiz çevirisiyle The Kitap yayınlarından çıkan “Dikkat Tacirleri” adlı eser reklamcılığın tarihini anlatıyor: “İnsan Zihnine Girmek İçin Verilen Amansız Mücadele” alt başlığıyla. Peki nedir reklamcılık? “Genelde bir çeşit “bedava” cazibe unsuruyla hedef kitleyi bir araya toplamak ve söz konusu kitlenin dikkatini en yüksek parayı verene satmak” (2020: 12).

Yazar reklamcılık yerine “dikkat tacirliği” demeyi, “müşteri geri dönütü” yerine “dikkat hasadı” metaforunu kullanmayı tercih ediyor. Çünkü aslında dikkat, reklamcılar için tahıl gibi hasat edilen bir şey. Zaten kitaptaki ünlü reklamcıların beyanlarıyla da bu adlandırma örtüşüyor.

Dikkat Tacirleri” eseri, reklamcılığın tarihini anlatmakla birlikte medya araçlarının topluma etkisi ve oluşturduğu yeni alışkanlıklar üzerine de bir alt metin sunuyor: Poster, gazete, radyo, televizyon, bilgisayar, internet, akıllı telefon…

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "manipülasyon" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Bernays’a göre bir tüketiciye ürün satarken akla hitap etmek yanlıştı. Örneğin bir araba için “Bu arabayı almalısınız.” yerine “Bu arabayı alırsanız iyi hissedersiniz.” demek ürün ve tüketici arasındaki bağdan dolayı daha etkiliydi.

Üzerinde durulan konulardan biri internete ve sosyal medyaya giren bireylerin bütün hareketlerinin takip edilmesidir. Birey bazında kişilerin nelerden etkilendikleri, neleri beğendikleri, neleri sevmedikleri ve onları hangi duyguların harekete geçirdiği bilinmekte ve böylelikle her kullanıcının bir modeli oluşturulmaktadır

Canetti, çalışmasına “kitle” kavramını veya fenomenini çözümleyerek başlar. Buna göre kitle, asıl emeli olan deşarj anına ulaşmayı arzu ve ümit eden bir topluluktur.

Bireyler bir araya gelip bir kitle oluşturduklarında bir “kolektif şuur”un etkisi altına girerler. Bundan sonra ayrı ayrı düşünen ve karar alan bilinçli insanlar değil, tek bir zihniyetle hareket eden bir yığın haline gelirler. Bu nedenle kitle halindeki bir kişiden bilinçli muhakemeyle alınmış kararlar beklemek yersizdir.

Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları ile kıyaslandığında sosyal medyanın “kamusal alan” potansiyeli taşıdığı söylenebilir; ancak hiçbir tesir ve yönlendirme olmaksızın insanları kendiliğinden örgütleyecek güçte olup olmadığı tartışmalıdır. Sosyal medyadaki örgütlenme ne kadar kendiliğinden ne kadar manipülatif?

Twitter’da amaç mesaj paylaşmaktı, Instagram’da ise asıl odak fotoğraftaydı. Kalple beğenmeyle birlikte öz onay bağımlılığı sorununa dönüşecek bir furya başladı. “Selfie” çılgınlığı ile birlikte mecra da büyüdü. Reklamcılar, geleneksel yollardan ulaşamayacaklarıkadar takipçiye sahip girişimci Narkissoslar, yani influencerlar aracılığıyla insanlara ulaştı.


En Çok Okunanlar