Günümüzde teknolojik, sosyal ve ekonomik alanlarda ortaya çıkan hızlı değişmeler beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Varlığını iyice hissettirmeye başlayan çeşitli sorunlar karşısında, dikkatler ister istemez ahlâk ve hukuk alanına yöneltilmektedir. Günümüzde hukukun yetersizliğinden, adalet sisteminin çökmesinden ve ahlâkî yozlaşmanın had safhaya varmasından sıkça söz edilmektedir.
Çağımızda olaylar ve sorunlar çok hızlı bir şekilde ortaya çıktığı için, insanlık bunlara hazırlıksız yakalanmaktadır. Yoksulluk, savaşlar, aile içi şiddet, cinsel suçlar, kitle halinde göçler vb. çekilmez boyutlara ulaşmaktadır. Bu gibi sorunları sadece hukukî tedbirlerle çözmek de mümkün değildir. Bunlara ahlâkî çerçevede de çözüm üretmek gerekir. Baskı, şiddet, dışlanmalar, etnik, dinsel ve cinsel ayrımcılıklar gibi toplumsal hayat alanını etkileyen meseleleri çözüme kavuşturmak için ahlâka bugünkünden çok daha fazla bir alan ayırmak zorundayız.
Ülkemizde çoğu zaman toplumsal düzeni sağlamak için kanunlar çıkarılmakta ve anayasa değiştirilmektedir. Genel olarak hukuk üzerinde çok, fakat ahlâk üzerinde az durulmaktadır. Oysa hukuk kuralları, uyuşmazlıkları ahlâk ve adalet esasına uygun olarak çözerse kendinden beklenilen faydayı yerine getirmiş olur. Bu çalışmada hukuk ve ahlâk kavramları yeniden gözden geçirilecek ve toplumsal düzeni sağlamada ahlâkın gücü gözler önüne serilmeye çalışılacaktır.
(...)
Dinî kültürümüzün omurgasını oluşturan İslâmî geleneğin dokunulmazlık kazanacak şekilde kutsanması ve eleştiri karşısında gelişim imkanını kapatan savunmacı yaklaşım da, modern iktisadî düzen içerisinde yaşayan Müslümanın, ahlâkî ikilemler yaşamasına sebep olmaktadır.
“Serbest piyasa ekonomisi toplumun insani ve doğal özünü yok etmeden yaşayamaz ve insanı fiziksel olarak yıpratacağı gibi çevreyi de çöle çevirir”. -Karl Polanyi
Durkheim, göreneğin uzak bir geçmişten beri yapılageldiği için aşina bir davranış şekli olmanın yanı sıra, aynı zamanda toplumun bütün üyelerine kendisi ile mutabakatı bir mecburiyet olarak dayatan normatif bir iktidar olarak da tanımlanabileceğinin altını çizmektedir.
"Ahlâk meselesinde Nurettin Topçu istisnai bir yerde duruyor."
“Ahlâk” ve “genel ahlâk” kavramları, hukuk terminolojisinde farklı anlamları karşılar. Ahlâk, kişinin vicdanı, sübjektif-ferdî anlayışını ifade ederken idare hukukunun bir terimi olan “genel ahlâk” terimi aynen menfaat-kamu menfaati (kamu yararı), düzen-kamu düzeni gibi ikililer arasındaki derin fark gibi bir anlam farkını içerir.
Toplumsal ve siyasal yaşamda ahlâkî değerlerden sapma yozlaşma kavramı ile ifade edilmektedir. Toplumsal ve siyasî yozlaşma birbirini besleyen süreçlerdir. Toplumun aynası olan siyasetteki yozlaşma, toplumun ahlâkî değerlerindeki yozlaşmanın sonucudur.