18 Mart 2023

  • Paylaş
aile ahlakı, çocukta ahlak gelişimi ve ailede değerler eğitimi

Ailenin sağlam temeller üzerine kurulması sadece ailenin lehine bir durum olmayıp toplumun da lehine bir durumdur. Aile ve aile yapısının korunmasına yönelik çalışmalar çocuğun ahlak gelişimini desteklemekle kalmaz, toplumun iyileştirilmesine de hizmet eder. Aile ahlakı çocuğun ahlak gelişiminde bu açıdan büyük rol oynar.

Ahlak ve Aile

Ahlakı Ahlak kelimesi Arapça hulk kelimesinin çoğuludur. Hulk kelimesi halk kelimesiyle birlikte insanın vasıflarını betimlemek için kullanılır. Farklı disiplinlerden araştırmacıların ilgisini çeken ahlak kavramına yönelik çok fazla tanım mevcuttur (Kaymakcan & Meydan, 2014). Bu tanımlardan birkaçı şöyledir: Türk Dil Kurumu, ahlakı iki farklı şekilde tanımlamaktadır. Birinci tanımda ahlak, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları; ikinci tanımda ise huylar olarak tanımlanır. Bir başka ahlak tanımı ise ahlakı, insanların toplum içindeki davranışları ve birbirleriyle olan ilişkilerini düzenlemek amacıyla uydukları kurallar sistemi olarak ve başka insanların davranışlarını olumlu ya da olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünü olarak tanımlamaktadır (Bakırcıoğlu, 2012). Ahlak kelimesine yönelik tanımlar üçe ayrılmaktadır. Birinci olarak birey ve davranışlarını içeren içsel süreçlerle tanımlanan ahlak, ikinci tanımda sosyal normlar ışığında tanımlanmakta ve üçüncü tanımda ise ilk iki tanımı da kapsayacak şekilde bireysel ve sosyal boyutlarıyla birlikte iyileştirme/geliştirme amacına hizmet eden teorik ve pratik boyutları olan bir kavram olarak ele alınmaktadır (Kaymakcan ve Meydan, 2014). Sosyal boyutun ahlak tanımlarında ön plana çıkması, bireyin ahlak gelişiminde toplumun önemini gözler önüne sermektedir. Ahlakın doğuştan olmadığı, eğitim öğretim yoluyla kazanıldığı belirtilmektedir (Işık, 2016). Bu nedenle bireyin içine doğduğu aile, kültür ve toplum önem taşır. Aile, toplumun en küçük yapı taşıdır. Ailenin sağlam temeller üzerine kurulması sadece ailenin lehine bir durum olmayıp toplumun da lehine bir durumdur. Aile ve aile yapısının korunmasına yönelik çalışmalar çocuğun ahlak gelişimini desteklemekle kalmaz, toplumun iyileştirilmesine de hizmet eder. Aile ahlakı çocuğun ahlak gelişiminde bu açıdan büyük rol oynar (Piaget, 2015).

Aile ahlakı, ailenin benimsediği ve yaşadığı ahlaki prensipler olarak ifade edilebilir. Ailenin önem verdiği ve yaşadığı bu kurallar çocuğun ahlak gelişimi üzerinde birincil etkiye sahiptir. Çocuk, ahlaka dair ilk davranış örneklerini ailede görmektedir ve bu doğrultuda ahlaki davranışları şekillenmektedir. 2-7 yaş çocukları ahlaki gerçekçilik evresinde bulunurlar ve ahlaki kuralları henüz içselleştirmemişlerdir. Çocuk oyunları gözlemlenerek çocukların kurallara bakış açısı ve ahlaki yargıları incelenmiştir. Bu evredeki çocuklar kuralları elastik bir şekilde görmektedir. Çocuklar kuralların esnetip değiştirebilecekleri bir ritüel olduğuna inanmaktadırlar. Burada ritüel kelimesinin anlamının hatırlanması iyi olacaktır. Ritüel, âdet hâline gelmiş davranış olarak tanımlanabilir. Bir başka deyişle, tekrarlar sonucu güçlenmiş davranış kalıbı denilebilir. Çocukların kurallara bakış açısını tanımlarken ritüel kelimesinin seçilmesi gelişigüzel bir durum olmayıp çocukların kurala bakış açısının oluşumunu iyi tanımlamasından ileri gelir. Çocuklar gözlem ve incelemeler yaparak içinde bulundukları dünyayı tanımaktadırlar ve bunun sonucunda incelediklerine bir görev atfetmektedirler ve bu düzenin yerleşik bir hâl aldığı bir başka deyişle ritüelleştiği belirtilmektedir (Piaget, 2015). Burada söz konusu çocuk oyunları olsa da bu davranış kalıbının çocukların ahlaki davranışlarını etkileyen genel bir duruma işaret ettiği hatırlanmalıdır. Özetle, çocuklar kabul gören davranışları benimsemektedir. Bu durum, aile bireylerinin ahlaki olgunluğunun çocuğun ahlak gelişimine etki etmesiyle sonuçlanır (Uyanık-Balat, 2012).

Ailede kabul gören davranış/davranışlar nelerdir? Ailede hangi değerlere önem verilmektedir? Hangi davranışlar kabul görmektedir? Hangi davranışlar kabul görmemektedir? Kabul görmeyen davranışların sonucu ne olmaktadır? Bu sorular aile ahlakının yansımalarını görmemizi sağlar. Bir başka deyişle, aile ahlakını görünür kılar ve ailenin çocuklara tesir eden boyutunun daha iyi anlaşılmasını sağlar. Aileler bu soruları kendilerine sorarak ahlaki kuralların, evlerindeki/çocuklarındaki etkisine yönelik bir farkındalık kazanabilirler.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Aile" sayısında...

 



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Geleceğe dair çıkarımlar bugünden bağımsız olarak yapılamazlar. “Olmakta olan nedir?” sorusu, geleceği tahayyül etmeyi de kolaylaştırır. Bir gelecek, şimdi burada olmayan bir geleceğe, olmayan o yere dair tahayyül olan ütopyalar ve distopyalar da şimdinin tarihi olarak nitelendirilirler.

Dijitalleşme ile birlikte aileyi bir araya getiren dinsel ritüeller de sekteye uğramaktadır. Dijitalleşmenin kutsal değerler üzerinde uyguladığı baskı nedeniyle ailevi dayanışma giderek zayıflamaktadır. Bugün gençler, fiziki mekândan kopuk bir şekilde siber evrende evsiz ve sanal bir varlık olarak yaşamaktadır.

TikTok’ta ailelerin ürettiği içeriklere bakıldığında her gün binlercesi üretilen ve yayınlanan bu içeriklerle aile içi ilişkilerdeki kültürel normların olumsuz yönde dönüşeceğini söylemek mümkündür. Şöhrete erişme isteğini de içinde barındıran paylaşılan içerikler, bireylerin bu uğurda aile mahremiyetlerini hiçe saymalarına sebep olmaktadır. Bu durumun ahlaki yozlaşmayı da beraberinde getireceği şüphesizdir.

Reality şovlar o dönemde yalnızca ünlülerin hayatının kamuoyuyla buluşturulduğu, bir anlamda halkla ilişkiler işi olmaktan çıkıp tek bir ailenin boşanma sürecinin konu edildiği, “ucubelerin”, dezavantajlı insanların hayatlarını resmeder bir hale geldi. Bu anlamda 1970’li yılların dönüşüm süreci, reality şov programlarına kapı araladı.

Savaş sebebiyle göç eden aileler daha çok sorunlarla muhatap oluyorlar elbette. Bunlar aile birliğinin bozulması, yolda karşılaşılan güçlükler, ölümler, çocuk, kadın ve erkeklerin kaçırılması, resmi ve gayrı resmi geçişler, göç edilen ülkede yaşanan başlıca ekonomik, kültürel, psikososyal zorluklardır.

Siyasal aile konusu, esaslı şekilde ilk olarak İbn Haldun tarafından ele alınmış konulardan biri olarak karşımıza çıkar. Nitekim Haldun’a (Hassan, 2015, s. 207-209) göre devletin kurucu gücü asabiyete dayanır. Asabiyet ise devleti kuran insan gücünün aile bağlarına gönderme yapar. Diğer tabirle bu bir “kandaşlık” vurgusudur.


En Çok Okunanlar