14 Eylül 2022

  • Paylaş
milli sekülerizm: durmuş hocaoğlu’nun kurtuluş reçetesi

Milli Sekülerizm; Batılılaşma fiili vakıasını soğukkanlılıkla kabul etmek, el ile yaptığını dil ile inkar etmemek ve reddetmek gibi bir iki yüzlülüğe veya acze tenezzeül etmemek, aklı başında, rasyonel komplekssiz bir şekilde işbu vakıayı milli hale getirme eylemidir.

Milli Sekülerizm, Türk Düşünce Dünyasına Durmuş Hocaoğlu tarafından kazandırılmış ve bütüncül bir sistem arz eden, iktisadi, psikolojik, sosyolojik ve siyasi yanları olan ve felsefi zeminde kurulmuş bir tekliftir. Esasen, Hocaoğlu’nun temel kaygısı Türk milletinin “bir şey” olabilmesi için “var olmasını” garanti altına alma çabası ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının Türk milleti haline bütün olarak dönüşmesini sağlama girişimidir.

Hocaoğlu’na göre Devlet, toplumsal düzen anlamına gelmektedir ve zorunludur. Bir formu bir de mahiyeti vardır. Form, vatan; malzemesi ise millettir. Milli Sekülerizm, vatan formunda bulunan vatandaşları millet yapmanın yegane yolunun iradi bağ olan toplumsal mutabakat olduğunu savunmakta ve bu meyanda din ile devletin barıştırılması teklifini gerçekleştirme iddiasında bulunmak anlamına gelmektedir. Hocaoğlu’nun yöntemi, fikirden eşyaya geçmek değil, eşyadan fikre geçmektir. Daha açık bir ifade ile söylenirse, gerçek olana göre fikir üretilmesi temel yöntem olarak karşımızda durmaktadır. Hocaoğlu, bu yönüyle Empirist bir filozof olarak kabul edilebilir bir metotu tercih etmektedir.

Milli Sekülerizm, en rafine haliyle üç aşamalı bir süreçten oluşmaktadır. Türk milletinin ve Türklere ait olan devletin çağdaşlaşması, sürecin ilk aşamasıdır. Çağdaşlaşma, Hocaoğlu tarafından Batı’nın milli sentezinin yapılması, sanayileşme, demokratlaşma, özgür insan ve özgür toplumun oluşması anlamında kullanılmaktadır. Çağdaşlaşmanın temin edilmesinin ardından ise yeryüzünde daha evvel ulaşılmamış bir seviyeye, Modernleşme seviyesine ulaşılması sürecin ikinci aşamasıdır. Sürecin son aşaması ise Modernleşme mevkinin sürdürülmesi adına gelişim ve değişimin sürekli hale gelmesi ve dünya hakimiyeti mevkiine ulaşılmasıdır. Hocaoğlu’nun teklifinin amacı, düşünce ve eylem birlikteliğinin tesis edilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamızda, Milli Sekülerizm’in gayeleri ve kalkış noktaları ortaya konulmuş, Milli Sekülerizmin önündeki engeller ve aşılması gereken problemler izah edilmiş, Milli Sekülerizme ulaşılması adına asgari müşterekler ve öncelik alanları belirtilmiş ve sürecin çerçevesi açıklanmıştır.

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...



Yasal Uyarı: Yayınlanan yazı ve haberin tüm hakları Düşünce Dergisi'ne aittir. Özel izin alınmadan yazı ve haber hiçbir şekilde kullanılamaz. Ancak yazı ve haberin bir kısmı aktif link verilerek alıntılanabilir.

  • Paylaş

Aslında pozitivizmin sunduğu türden kesin bir ilerlemecilik fikri bir yanlışlık olarak ortada dursa da bu durum insan hayatında ya da dünya tarihinde hiçbir şekilde bir ilerlemenin olmadığı anlamına gelmez. Pozitivist ilerleme, bir genelleme sonucunda ilerlemenin kesin şekilde iyi olduğuna hükmetmiş bir yaklaşımdır ve yanılgısı da bu hükmünden kaynaklanmaktadır.

Son tahlilde 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, insan ve eğitim fenomenine yaklaşımda resmi ağızdan akıl-kalp kutupsal sinerjisi vurgusuyla bir ilke imza atmış ve fakat tinsel meşruiyet açısından aynı önemli opsiyonu, gönlü düşüncenin stepnesi kılan ayrıntılı öneri ve düzenlemelerdeki vurgularla bloke etme yoluna girmiştir.

Bu kitap, İslam tarihinde Müslümanlar arasında var olan fikir ve inanç birliğini inkâr etmiyor. Aksine bu meseleyi “İslam dünyası” fikrinden ve bu fikrin üretildiği bağlamdan ayırıyor. “İslam dünyası” fikrinin iddia ettiği siyasi kader birliği fikrinin on dokuzuncu yüzyılda belirdiğini ifade ediyor.

Medeniyet tecrübemizi ve tefekkür tarihimizi, medeniyetimizin kendi gökyüzü altında inceleyen Fazlıoğlu, “ışk-amel-hâl”in “akılnazar-kâl”e tercih edildiğini söyler. Böylece tasavvuf ve halk terbiyesi önceliği ilm’e değil ışk’a vermiştir.

Yunan Anayasası’nın laik olmadığını hatırlatmak gerekir. Bu durumda Yunan Devleti Kiliseye ve Ortodoks din adamlarına herhangi bir siyasi müdahalede bulunamazken, Türklere ait dini kurumları hegemonyası altına alması elbette ki bir çelişki ihtiva eder. Bu durumu acaba din özgürlüğünde çağ atlayan Yunanistan’ın kendi halkından önce Azınlığa laikliği getirme lütfu olarak mı anlamalıyız?

Arnavutluk'ta diktatör Enver Hoxha'nın partisinin attığı ilk adım, din adamlarına karşı mücadele olmuştur. Parti, din adamlarının dini vaazlardan ve çeşitli dini törenlere ve bayramlara katılmaktan vazgeçmesini talep etmiştir. İtaatsizlik durumunda, din adamları ve yandaşları propaganda yaptıkları gerekçesiyle cezalandırılacaktı ve devlete ihanet etmiş sayılacaklardı.


En Çok Okunanlar