Türkiye’nin makro sosyal problemlerini milliyetçi bir perspektiften analiz eden Erol Güngör, katı ideolojik kutuplaşmaların olduğu bir dönemde farklı siyasal yönelimleri olan kesimlerin bile dikkatini çekmeyi başarmış ve ilgiyle takip edilmiş bir sosyal bilimcidir. Bu ilgi, Hoca’nın vefatından günümüze kadar geçen otuz yıllık sürede de giderek artmıştır. Yazımda Erol Güngör’ün ilmî yönüyle ilgili şahsî hususiyetlerini, Cumhuriyet Türkiye’sinde tefekkür zafiyetine yol açan sosyal zemin üzerinden değerlendirmeye çalışacağım. Böylelikle zaman zaman “Erol Güngör’ü kült bir şahsiyete dönüştürmek” gibi ithamlarla karşılaşan Kültür Ocağı Vakfı’nın, Erol Güngör ismi üzerinde niçin ısrarla durduğunu da izah edebileceğimizi umuyorum.
Sayı 1 - Entelektüel içinddekiler
İnsan, “sonsuz, sınırsız ve sırasız” bir evrende, kendi varlığını, bütün- lüğünü, canlılığını sürdürür. İnsanlar bunlardan kaynaklanan “belirsiz, tanımsız, bilinmez” gerginlik hallerini “belirli, tanımlı ve bilinir” kılmaya çalışır. İnsanın bu çabalarına en büyük destek din, tarih ve kültürden gelmektedir. İnsanlar, hayata din, tarih ve kültür ile tutunurlar.
-türk milliyetçiliğinin türk sineması’ndaki serüveni üzerine kısa bir inceleme-
Teknoloji ve küreselleşmeye paralel olarak günümüz toplumlarının yaşam tarzları ve buna bağlı olarak toplumsal-kültürel yapıları hızla değişiyor.
Romantizm 19. yüzyılda Avrupa’da edebiyatta, sanatta ve entelek- tüel alanda ortaya çıkmış bir akım olarak tarif edilir. ugün “romantizm”, “romantik” denince akla aşkla duyguyla yoğrulmuş insanlar ve bunların sergiledikleri hareketler gelmektedir.
Mükemmele ulaşma kaygısı, insanların üretkenliğini de olumsuz etkileyebilmektedir. Bu kaygı yalnızca yapılan işi en iyiye ulaştırma yönünde gayret etmek şeklinde ilerlemez. Zaman zaman başarısızlıktan kaçma olarak da kendini gösterebilmektedir.